Altından Daha Değerli Bir Pigment: Lacivert Taş

Zamanında altından daha değerli olan Lacivert taşın tarihi 9000 yıl öncesine dayanıyor. En eski eser; İndus Vadisi Uygarlığı’nın en eski şehrinde, Bhirranada bulundu. Bulunan eserler de milattan önce 7570 yıllarına dayanıyor. Günümüzde lacivert taş restorasyon çalışmalarında kullanılan pigmentler, sanat dünyasında hâlâ kullanılıyor.

Lacivert taşın Latince kökenine inelim biraz. Latince’de, Lapis Luzuli adı verilmiş bu taşa. İngilizce’de de aynı kullanıma devam ediliyor. Lapis, Latince’de “taş” anlamına geliyor. Lazuli ise Orta Çağ Latincesindeki Lazulum kelimesinin formlarından biri. Farsça lājevard kelimesinden geliyor ve “gökyüzü” ya da “cennet” anlamında kullanılıyor. Lazulum, Latin etimolojisinde mavi kökeni için kullanılır; İspanyolca’da azul, Fransızca’da azur, Romence’de azuriu.

Pirit ile lacivert taş. Fotoğraf: Hannes Grobe.

Lacivert Taş Kaynağı

Yüzyıllarca Lacivert taşın kaynağı Afganistan oldu. Sar-i Sang madenlerinden ve milattan önce 7 bin kadar eski dönemlerden kalan Badahşan şehrinin başka madenlerinden çıkarılırdı. Pek ilkel yöntemlerle ve tehlikeli koşullar altında bu kaynak hâlâ kullanılıyor. Ülkenin konumu da göz önünde bulundurulduğunda neden bu kadar pahalı olduğunu anlarsınız. Marco Polo zamanında “O bölgede bir dağ var orada en iyi azure (lacivert taş) bulunuyor. Damarlı bir görünüme sahip.” notunu almıştı.

(a) Afgan (b) Sırp (c) Şile lacivert taşına optik mikroskobik bakış.

Lacivert taşın bir diğer ana kaynağı ise Şili, And Dağları’nda; Sibirya, Baykal Gölü’nde bulunuyor. Yine de lacivert taşın en çok bulunması nedeniyle en iyi yer Afganistan’dır. Afganistan’da bulunan lacivert taşlar feldispatımsı silikat mineralleri içeriyor. Çoğu lacivert taş kireçtaşı (beyaz damarlar), sodalit (mavi) ve pirit (altınımsı metalik damarlar) da içeriyor.

Dünyanın en eski yağlıboyalarından bir detay (650 yıllarında). Budist duvar resimleri serisi. Bamyan, Afganistan.

Doğu Dünyası

Lacivert taşın bir pigment olarak ilk belgelenen kullanımı 6. ve 7. yüzyılda Afgan ve Budist tapınaklarındaki duvar resimleridir. Burası Afganistan’ın Badahşan şehrinde, lacivert taş madenlerinin yakınlarında yer alıyor.

Lacivert taşın kullanımı cilalı taş devrine dayanıyor. Afgan madenlerinden çıkarıldıktan sonra Orta Doğu’ya ve Güney Asya’ya, Afganistan ve İndus Vadisi arasında yer alan eski ticaret yolundan doğru dağılmıştır. Lacivert taşı, Sümer zamanlarında mühürler, takılar ve heykeller gibi farklı alanlarda kullanıldı.

Canavarlı damga mühür, neo-süryani / neo-babilli / 6. yüzyıl sonrası ve 8. yüzyıl arası, Mezopotamya.

Mısırlılar lacivert taşa hayran kalmışlardı. Sadece güzelliği için değil, aynı zamanda ruhu ölümsüzlüğe götüreceğine ve kalbin kapılarını aşka açacağına inanılıyordu. Tanrıların ruhlarını barındırdığı da söylenirdi. Muhtemelen tam da bu yüzden Tutankhamon’un mezar yüzü olarak kullanıldı (M.S 1341-1323).

Tutankhamon’un mezar yüzü, Mısır Müzesi, Kahire, Mısır.

Lacivert taş ruhsal beceriye giden bir anahtar olarak görülür, rüyaları ve metafiziksel yetenekleri arttırdığına inanılırdı. Ruhsal yolculuğu kolaylaştırır ve kişisel ve ruhsal gücü tetikler. Bu yüzden, muskalar ve kutsal mısır böceği gibi süslerde kullanılırdı. Lacivert taşlı mücevherler Mısır, Naqada’da yapılan kazılarda bulunmuştur. Rivayete göre, Kleopatranın ta kendisi lacivert taş tozunu göz farı olarak kullanmıştır.

Lacivert taş aynı zamanda 10. ve 11. yüzyıla ait Çin tablolarında da bulundu. İlerleyen dönemlerde Japon ahşap baskılarda da bulundu ve 20. yüzyılın başına kadar kullanıldı.

Ak sakallı Çinli figür, Kahverengi uçları olan, deve tüyü renkli süslemeli, lacivert ipek kimonosuyla oturuyor, 1850 civarı, Wellcome Collection, Londra, İngiltere.

Lacivert taşın kullanımı Babül tablolarında saptandı. Bu Güney Asya’ya ait bir stildir. Özellikle Hindistan ve Pakistan bölgesine özeldir. Bu minyatürlerle donatılmış görseller ya kitap görseli ya da albümlerde bulunan tekli eserler olarak tutuluyordu. Babül İmparatorluğu’nda 16. ve 18. yüzyıllarda saray hanında gelişmiştir. Babül imparatorları Müslümandı ve Güney Asya’ya İslam’ı yaymayı hak görüyorlardı. Konular çeşitlilik gösteriyor. Portreler, etkinlikler, saray hayatından sahneler, vahşi yaşam, avlanma sahneleri ve savaş görselleri resmedilirdi.

Avlanma Alanı, Moraqqa’-e Golshan, Golestan Sarayı, Tehran, İran.

Batı Dünyası

Yontma taş devrinde ve cilalı taş devrinde kırmızı ve siyah tercih edilirdi. Sonradan bu ikiliye Antik Yunanlar ve Antik Romalılar beyaz da ekledi. Maviyi kullanmamalarının nedeni barbarları hatırlattığı için bu renkten pek haz etmemeleriydi. Keltler eskiden vücutlarını mavi dövmelerle kaplarlardı. Mavi tehlikenin ve ölümün rengiydi. Antik Romada mavi kıyafetler yası çağrıştırırdı.

John White, Savaşçının resmi; kalkan, kıvrımlı kılıç ve mızrak ile boyanmış çıplak beden. Britanya Müzesi, Londra, İngiltere.

Asıl değişim, Fransız Abbot Suger sayesinde 12. yüzyılda oldu. Dördüncü ve yedinci Louis döneminde Fransa’da kendisi önemli bir figürdü. Suger, sarayda hem arkadaş hem de danışan olarak hizmet verdi. Gotik mimarinin ilk babalarındandı. Özellikle mavi olmak üzere bütün renklerin özel olduğunu dile getirmiştir. Bu dönemlerde Meryem Ana’nın kıyafetleri oğlunun yasını tutmanın bir göstergesi olarak maviye boyanmıştır. Orta Çağ’da büyüyen Meryem Ana inancıyla mavi popüler bir renk hâline geldi. En eski örneklerden biri ünlü Wilton Diptych tablosudur.

2019’da el yazmalarındaki çizimlerde kullanılan lacivert taşın bilimsel kanıtları ortaya çıktı. Pigment, Dalheim, Almanya’da 9. ila 14. yüzyıldan kalma bir kilise-manastırda gömülen orta yaşlı bir kadın vardı. Bu kadının lacivert taştan türetilmiş diş taşı içinde gömülü bulunan ultramarin pigment ile boyut ve bileşim bakımından tutarlı toz şeklinde bir pigment tanımlandı. Analize göre kadının dini kitabelerde çizim yapan bir ressam olması muhtemel. Bu kadın, Almanya’daki dindar bir kadının en eski ultramarin pigmenti kullanmasını doğrudan temsil ediyor.

Scivias’dan bir sayfa. İki anonim ressam tarafından resmedilmiştir. Mavisi, lacivert taştan yapılmıştır. Heidelberg Üniversitesi Kütüphanesi, Heidelberg, Almanya.

Ultramarin pigment genellikle bağlayıcı madde olarak yumurta sarısıyla karıştırılır ve sıva kuruduktan sonra duvar resimlerinde kullanılırdı. Giotto, muhteşem tablosu Scrovegni Chapel tablosunu aynı bu şekilde boyamıştır.

Giotto di Bondone, İsa’nın Yaşamından Sahneler; Yas, 1304-06, Scrovegni Chapel, Padova, İtalya.

Avrupa’da lacivert taşın yayılması Haçlı Seferleri döneminde başladı. Ancak nadirliği ve pahalılığından dolayı sadece zenginler kullanabiliyordu. Yoğun mavi üretimi için tozlaştırılmış lacivert taşın kullanımı 13. ve 14. yüzyılda gittikçe arttı. Cennino Cennini, Sanat Kitabı’nda bu pigmentin nasıl kullanılacağını anlatıyor.

Masaccio, Meryem Ana ve İsa, 1426, Ulusal Galeri, Londra, İngiltere.

Botticelli’nin Meryem Ana Uyuyan İsa’yı Seviyor kompozisyonu Filippo Lippi’nin eserinden esinlenilmiştir. İsa’nın uyurken resmedildiği ilk tablolardandır ve bu İsa’nın ölümünü hatırlatmak amacıyla yapılır. Meryem Ana’nın mavi cübbesi bunu doğrular nitelikte ve analizler cübbenin yoğun mavi (ultramarine) renkte boyandığını gösteriyor.

Sandro Botticelli, Meryem Ana Uyuyan İsa’yı Seviyor, 1485 civarı, Ulusal İskoçya Galerisi, Edinburgh, İskoçya.

Lacivert Taş Avrupa’ya Venedik üzerinden getirilmiştir. Bu nedenle, ultramarinin kullanıldığını ilk burada görüyoruz. Eski Venedikli ressamlar, mavi arka plan için genelde azürit kullanırlardı çünkü ultramarinden daha ucuzdu. Titian bile ultramarini tutarlı bir şekilde kullanırdı. Öte yandan, Bakhüs ve Ariadne söz konusu olunca, ultramarin en üst standartlarda kullanılmıştı. Çünkü bu tablo Ferrara düküne gidecekti. Bu parçada en baskın mavi pigmenti olan doğal lacivert taştır. Gökyüzündeki beyazla karıştırılmış, aydınlatma, kumaşlarda, manzaranın uzak kesimlerinde ve bazı çiçeklerde kullanılmış. Ariadne’nin mavi pelerininde, özellikle gölgelerde ve Bacchante’nin pelerininde, mavi beyaz ile karıştırılmadan kullanılmış. Ultramarin ayrıca Bacchante’nin tef ile perdesi için kurşun beyazı ve kırmızı ile karıştırılmış.

Titian, Bakhüs ve Ariadne, 1502-3, Ulusal Galeri, Londra, İngiltere.

Kuzey Avrupa’da; ünlü büyük ustalar, ünlü tablolarında bu mavi tonu bütün güzelliğiyle gözler önüne sermiştir. Jan van Eyck’in Büyük Haber, Dürer’in Mecusilerin Hayranlığı, Hugo van der Goes’un Meryem Ana’nın Ölümü ve Hans Holbein’in pek çok eseri bunlara birer güzel örnektir.

Jan van Eyck, Büyük Haber, 1434/1436, Ulusal Sanat Galerisi, Washington, ABD.

Raphael, bu sunak parçasını Ansidei ailesi şapeli için boyadı ve Saint Fiorenzo Kilisesi’ndeki Saint Nicholas’a adadı. Bu tablo için epey de para harcadı. Madonna’nın mavi pelerinindeki son katman için doğal lacivert taşı kullandı.

Raphael, Ansidei Madonna,1505, Ulusal Galeri, Londra, İngiltere.

Leonardo da Vinci’nin Kayaların Meryem Anası tablosu yine ultramarin pigmentine çok güzel bir örnek. Hatta belki de en iyisi. Bu tablo yağlı boya ile yapıldı. Ultramarin çok kalın bir tabaka oluşturduğu için tablonun çoğu yeri boyama sürecinde çatlamıştır. Bunun nedeni, pigmentin proteinimsi maddelerle etkileşime geçmesidir.

Leonardo da Vinci, Kayaların Meryem Anası, 1491/2-9 yılları, Ulusal Galeri, Londra, İngiltere.

Rubens İtalya’da geçirdiği zamandan sonra Vahiy tablosu için çalışmaya başlamıştır. Burada Rönesans’ın büyük ustalarının etkisi altında kalmıştır. Bu tabloda Meryem’in pelerini için lacivert taş pigmenti kullanmıştır.

Peter Paul Rubens, Vahiy, Rubenshuis, Antwerpwn, Belçika.

17. ve 18. yüzyıllarda ultramarinin daha yoğun kullanıldığını gözlemleyebiliriz. Dönemin en ünlü örneği Johannes Vermeer’dir. O kadar yoğun kullanmış ki bu durumun onu mahvettiğini söylemiştir. Vermeer resimlerin kalitesine çok düşkündü, özellikle de ışık yansımasına. Vermeer her resminde ultramarini gayet cömertçe kullandı.

Johannes Vermeer, Şarap Kadehi, 1660, Gemäldegalerie, Berlin, Almanya.
Johannes Vermeer, Piyano Sehpasında Oturan Kız, 1672 civarı, Ulusal Galeri, Londra, İngiltere.

Oxford Birliği Duvar Resimleri serisi Arthur mitlerinden oluşur. Dante Gabriel Rossetti, William Morris ve Edward Burne-Jones dâhil olmak üzere Pre-Raphaelite ressamlar bu seriyi icra etmiş ve ultramarin kullanmışlardır. 19.yüzyılda hâlâ herkesin ulaşabileceği bir pigment değildi ve fiyatı da epey yüksekti.

Dante Gabriel Rossetti, William Morris, Edward Burne-Jones, Oxford Birliği Duvar Resimleri, 1857–1859, Oxford, Birleşik Krallık.

1960 mayıs ayında Yven Klein ve aynı kalitede aynı mavi tonu verecek sentetik bir bağlayıcı geliştirdi ve patentini aldı. Bu sentetik ultramarin renge “Fransız ultramarin” de deniyor.

O zamandan beri orijinal ultramarin tablolarda nadiren, restorasyonlarda ise epeyce kullanılıyor. Mesela Vermeer’in İnci Küpeli Kadın tablosu bu restorasyona bir örnektir.

Kaynakça: https://www.dailyartmagazine.com/lapis-lazuli-pigment/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir