Bir Kitap Bir Dizi: Amerika’da Irkçılık

“Tom Amca’nın Kulübesi” ilk defa 1852 yılında yayınlanan H. Beecher Stowe’un günümüzde klasikleşmiş bir yapıtı. Ne mi görüyoruz orada? Ten renklerinden insanların üstün olup olamayacağını tartışan karakterler görüyoruz. Kimi yerde daha iyi bir davranışla karşılaşsak da yine “efendi”lerin bulunduğuna şahit oluyoruz. Köle ticaretinin serbestliğine, kanlı canlı, hisli bir insanın “mal” ile eşit hukuka sahipliğine tanık oluyoruz.

Tom Amca’nın Kulübesi, kölelik ve ırkçılık karşıtı bir romandır. 1852’de yayımlanmış büyük bir yankı yapmış, içli tasvirleri, duygusal ve insancıl yaklaşımı ile günümüze kadar yankısını sürdürmüştür. Esas mesleği öğretmenlik olan Stowe, kitapta oluşturduğu köle karakteri Tom Amca ile unutulmaz bir başarı yakalmış, tüm dünyada sevilen ve okunan bir yazar olmuştur. Bu duygusal roman, bir yandan kölelik ve ırkıçılığa karşı dururken bir yandan da sevginin “insanları köleleştirmek gibi onur kırıcı bir düzeni yenebileceği“ düşüncesini işlemiştir.

Okumayanlar için kitap hakkında olay akışına fazla değinmemeğe dikkat etmek istiyorum. Ancak dizi gerçek bir olayı anlatmakta.

Bir Netflix mini dizisi “When They See Us”

Netflix’in popüler kültür inşasındaki rolü başka bir yazının konusu olacağından, biz şimdi bu dizinin neler anlattığına bakalım. Dizi de kitap da belli bir dönemi yansıttığından, bu iki kaynak sayesinde Amerika‘da yaklaşık yüz elli-iki yüz yıldaki ilerlemenin kağıt üstündeki yasaklardan ileri gitmediğini görmek, insanlık hakkında müspet düşünmekten alıkoymakta bizleri. Zira XX. yüzyılın ikinci yarısında dahi siyahlar ve beyazlar arasında sosyal yaşamda statü farklarının bulunması (daha sonra kalkacak olsa da), 1989’da Harlemli bu beş gencin uğradığı muamele karşısında ne yazık ki şaşırtmıyor bizleri.

19 Nisan 1989. Bir gece vakti. Koşuya çıkan bir kadına tecavüz ve darp hadisesi peydahlanıyor. O sırada Central Park’a giden bir grup bulunmakta. Polis, zanlıyı bilmediğinden dolayı yakalayabildiğini alıyor ve elimizde “Harlemli Beş Genç” olarak nam salan bu hadisenin kurbanları kalıyor. Raymond Santana, Antron McCray, Kevin Richardson, Yusef Salaam ve Korey Wise. Korey Wise 16 yaşında, diğerleri 14, yani hepsi daha çocuklar. Belki (!) onların en büyük suçu orada bulunmalarının yanı sıra Afro-Amerikan olmaları.

Bir tarafta köleler kırbaçlanırken diğer tarafta haksız yere yıllarca hapiste kalan Afro-Amerikanlar… Hapis cezalarını tamamlayıp çıktı çoğu, çünkü ıslahevindelerdi. Korey Wise hariç. O aklanmayı bekledi çıkmak için.

Cezaları hapisle sınırlı kalsa ya… Çıktıkları zaman iş bulmalarından, ailevi hallerine kadar zorluklar onları bekliyordu. Ömür boyu atmaları gereken imzalar, yapışan kara leke… 2002 yılına geldiğimizde gerçek suçlu Matis Reyes suçunu itiraf etmeseydi veya o suçunu itiraf etse dahi bu işi kovalamayan bir savcıyla karşılaşsaydık ne olacaktı? Ama bunlar oldu. Onlar aklandı. Yıllar sonra aklandılar.

Sene 2020 ve bir polis tarafından öldürülen Afro-Amerikan birisi gündemde. Cemil Meriç’in “Irkçılık Fransa’da doğdu, Almanya’da gelişti, Amerika’da uygulanmaktadır. Sevgili Amerika bir yandan sulhun, hürriyetin havarisidir, bir yandan kendi vatandaşlarına kuduz köpek muamelesi yapar.” diye bir cümlesi vardır. Böyle özetler ırkçılığı o. Geçtiğimiz yıllarda da buna benzer olayların dünyanın her yerinde mevcut olması bu cümleyi doğrular nitelikte. Geçen onca yılda adeta “siz de insansınız” demekten başka ne kadar yol katedildi ki? Yine de zamanla ırkçılığa karşı bilinç oluştuğunu görebiliyoruz. O zaman, Tom Amca’nın Kulübesi’nden şöyle sesleneyim bitirirken:

En uzun yolun bile varacağı bir son vardır, en kasvetli gece bile güne kavuşur.

Kaynakça:
-Harriet Beecher Stowe, Tom Amca’nın Kulübesi, Can Yay., 2019
www.neoldu.com
https://edebiyatvesanatakademisi.com/yabanci-roman-ozetleri/tom-amca-nin-kulubesi-hakkinda-ve-ozeti-harriet-beecher-stowe/4519#_ftn1

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir