Film İncelemesi: Sevmek Zamanı, Metin Erksan, 1965

Sinema köşemizde bu hafta Türk film yönetmeni, senarist Metin Erksan’ın Sevmek Zamanı adlı filminden bahsedeceğiz. Filmin başrollerini Müşfik Kenter ve Sema Özcan paylaşmaktadır. Film, gördüğü resme âşık olan Halil ile bu aşka şahit olup bu duruma “aşka âşık olmak” şeklinde yorumlayabileceğimiz biçimde karşılık veren Meral’in hikâyesini anlatıyor. İçinde “zengin kız fakir oğlan” gibi klasikleşmiş itemler bulunsa da sinematografisi ve hikâyeyi aktarış biçimi olarak izleyenler için döneminin üstünde bir sinema lezzeti sunulmuş. Hazırsanız hafızamızda gerek görselliği gerek konusu ve bazı replikleri ile kazınmış olan 1965 yapımı bu filmi hep birlikte incelemeye çalışalım.


Yazan: Sinem Altınoluk

 

Spoiler içerir!

Öncelikle izleyicinin nabzını direkt yakalayan, başladığınız anda unutulmaz bir film izleyeceğinize dair his uyandıran ve seyir ritmine yön veren giriş sahnesinden başlamak istiyorum. Yağmurlu bir gün, sisli bir İstanbul vaktinde Halil’in yol alması ile başlıyor film. Rahat bir şekilde eve varıyor, perdeleri aralıyor, arkasına dönüyor ve bizim için de hikâye başlamış oluyor. Meral’in resmi ile buluşan Halil’in gözlerinde, mahcubiyetle karışık bir özlem izliyoruz o dakikadan sonra. Film boyunca da birçok şeyi bakışları ile anlatmaya çalışacak. Burada kullanılmış yardımcı bazı unsurlar da dikkatimizi çekiyor. Aktörün eve yol alma ve resme varış sürecindeki sahnelerde hafif ritimli bir müzikle desteklenmiş görseller izlerken Halil’in resim ile göz göze gelişinin ardından müziğin daha ağır, ağdalı bir hal ile vermek istenen ruhu pekiştirmeye yardımcı olarak kullanıldığını görüyoruz.

Ardından alışılmış bir ritüel gibi fakat alışılmışlığın getireceği rahatlığın aksine nizamlı şekilde ilerliyor, sigarasını yakıyor ve resmi uzunca izlemeye başlıyor karakterimiz. Mahcubiyetinin belli miktarda silindiği, huzura ermişliğin parıltısı oluşuyor Halil’in gözlerinde. Müzik ile desteklenen duyguların yanında, aktörün kameraya yakınlık ve uzaklığı ile de duygu aktarımının tarafımıza yoğunluğu sağlanıyor. Duygu yoğunluğu fazla olan sahnelerde mimik ve bakışları incelememize olanak sunan yakın çekimlere de sıkça başvurulmuş.

 

 

Metin Erksan, Fars kültürüne has olan “surete âşık olmak” ve onun birey üzerinde yaratacağı eylemsizlik durumunu Halil karakteri ile sergilemiş. Ayrıca Meral isminin de “Maral” kökünden türemesi ve bu ismin anlam olarak “âşık olunan kadın”ı karşılaması, isim seçimleri konusunda da özen içerisinde olduğunu ispat ediyor.

Filmin başındaki o etkileyici sahne Meral’in gelmesi ile devam ediyor. Resmine bakan yabancı birini görse de tepki vermiyor, gördüğü şeyi anlamlandırma adına nazikçe sorular soruyor. Meral’in o sahnede direkt bu aşka karşılık verdiğini söylesek sanırım yanılmayız. Aşka karşılık bir aşk durumu ile olayların devam etmesini beklerken sanılanın aksine devam ediyor hikâye. Film boyunca az fakat duyguların net ifade edildiği diyaloglara şahit oluyoruz. Diyalogdan çok müziğin kullanılması, film süresince mekânların yağmurlu ve kasvetli olması aşk halinde bir insan ruhunun simgesel gösterimi belki de.

Halil’in genelde sessiz olup konuştuğu zamanlarda ”Aşk benim aşkım, sana ne?” veya ”Seni görmek istiyordum ama artık istemiyorum.” gibi içten geçse dahi dile kolay gelmeyecek perdesiz cümlelerle konuşması, izleyenin hissettiklerine karşı dile dökemeyişlerini Halil’in dili ile söyletmiş oluyor ve bu durum sonucunda karakterle özdeşim sağlanabiliyor.

Tek bir cümle ile özetlemek gerekirse kişinin ötekini kendi gözünde var etmesi, var ettiğine olan aşkı; var edilmiş olan ötekinin, kendini var eden gözde gördüğü benlik sevgisi dönemin üstü bir sinematografi ile bize sunulmuş.

Filmde, aşkın yanında “zengin kız fakir oğlan” itemleri de alıştığımız kalıpların dışında verilmiş. Zengin baba ile evlilik hakkında yapılan konuşmada babanın statü farkını önemsememesi, evliliği desteklemesi o dönemin sineması ve anlayışına dair alışılmadık bir tutum.

 

 

Filmde Türk film klasiği sayılabilecek noktalardan biri zengin ve statüsüne güvenerek Meral ile evlenmek isteyen Başar karakteri. Film boyunca Meral’i ikna etmeye olan uğraşı ile gördüğümüz bizi çok çekmeyen bu karakter, Ercan Kesal’ın seminerinde söylediği üzere filmin sonunu Metin Erksan’ın dahi “Böyle bitirmesem daha mutlu olurdum.” dediği oldukça etkili bir sahneyle bitiriyor.

Bu yazıyı beğendiyseniz, sizi düşünmeye sevk ettirecek filmleri listelediğimiz yazımızı da beğenebilirsiniz:

MISIRLARI HAZIRLAYIN! SİZİ DÜŞÜNMEYE SEVK EDECEK 12 FİLM ÖNERİSİ!

KAYNAKÇA: 123

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir