Kırsal Yörenin Felsefesi: William Faulkner, Döşeğimde Ölürken

Felsefe bir lükstür, sözü bu kitapla benim için kesin olarak somut bir hâle geldi. Felsefe, yaşamın ta kendisiyle, düşündüklerimiz, hissettiklerimizle ilgili bir olgu. Ve insanın öyle dertleri oluyor ki ya da kendini öylesine yaşayabildiği o kısıtlı an’a hapsediyor ki biz felsefe yapamıyoruz. Düşünemiyoruz. Hissedemiyoruz. Bu kitapta, özellikle Dewey Dell’in, “Uğraşıyorum ama üzülebilecek kadar uzun boylu düşünemiyorum.” cümlesi bunu çok güzel kanıtlar nitelikte.

Kitaptaki karakterlerin hayatını düşünün. Kırsal bir alanda yaşıyorsunuz ve konuşabileceğiniz çok insan yok. Her gün aynı şeyleri yapıyorsunuz. Çok çalışmanız ve her işinizi kendiniz yapmanız gerekiyor. Evet, herhangi bir yardım ya da şans olmadan kendi kendinize bir fırsat yaratabilirsiniz. Fakat coğrafya, zaman, aile ve bizim kontrolümüzde olmayan diğer bütün şeylerin hayatımızı şekillendirdiğini kabul etmeliyiz. Bu gerçekler bizim güzel bir hayat yaşayacağımıza ya da bu cam kürede başka bir çatlak olacağımıza karar veriyor. Bulunduğumuz bu durumlarda derin bir şekilde düşünmeye ya da hissetmeye zaman kalmıyor.

7 kişilik bu aile de öylesine yoksulluk içindeler ki, nasıl ve ne hissedeceklerini dâhi bilemez haldeler. Çünkü daha hayati problemleri var. Karınlarını doyurmak için paraya ihtiyaçları var. Ya da sadece ölülerini gömmek zorunda oldukları için. Acilen gömülmeyi bekleyen bir bedenin karşısında nasıl üzülebilirsiniz ya da herhangi bir şey hissedebilirsiniz ki? Kendi hayatınızda bile önce ölüyü gömersiniz ve tüm cenaze işlerini hallettikten sonra yaslara ve ağlamalara başlarsınız.

Ailede sadece Addie ve Darl düşünmeye zaman ayırıyorlar; onların da sonu belli maalesef.

Kitapta beni en çok etkileyen kısım yukarıda bahsettiğim düşünebilme ve hissedebilme özgürlüğü, bir diğer kısım ise yoksulluğun çok naif işlenmesi oldu. Yoksullukları öyle güzel anlatılmış ki, benim ayakkabım yok fakirim gibi klişe fakir edebiyatı yapılmamış. O yoksulluğu damarlarınıza kadar hissediyorsunuz. Özellikle en küçük çocuk Vardaman’ın, “İnsan köy çocuğu olunca un, şeker, kahve neden böyle pahalı acaba (…) Ben neden kent çocuğu değilim, baba?” oldukça masum söylemleri beni çok etkiledi. Kitapta çokça sınıf ayrımındaki eşitsizliğe ve bu eşitsizlik sonucu oluşan toplumsal ötekileştirilmelere yer verilmiş. Sınıf ayrımcılığını anlatmak için ölüm kesinlikle mükemmel bir tema olmuş. Çünkü bilmeniz gerekiyor ki öldüğünüzde bile hiç kimse eşit değildir. Genellikle ölüm herkes için eşittir, denilir. Bir bakıma, evet, bu cümle doğru. Zengin ya da fakir herkes ölecek. Ama bir kişi öldüğünde hiçbir şey son bulmuyor. Çünkü ölüm sadece ölü kişiyi etkilemiyor. Evet sen öldüğünde her şey son buluyor ama yalnızca senin için. Arkada kalan insanlar var. Ve ölüm bu noktada, tıpkı bu ailede olduğu gibi, herkes için eşit olmuyor.

Biraz da kitabın anlatımından bahsetmek istiyorum. Ben  William Faulkner’ı Ses ve Öfke ile çok zamansız tanımıştım. Ses ve Öfke benim için gerçekten okuması oldukça güç bir kitaptı. Bu kitap da bilinç akışı tekniği ile yazılmış. Kitapta geçen her karakterin kendi düşünceleri üzerinden okuyoruz hikayeyi. Ama Ses ve Öfke’ye göre daha basit, anlaşılır ve akıcı geldi bana. Düşüncelerin anlatılması bir yana, bir de zamansal atlamalar olmuş yer yer. Daha sonrasında olan bir olayı 1-2 sayfa önce okuyoruz.  Önce sonuçları sonra nedenleri okuyoruz. Çok dikkatli okunması gereken bir kitap. Kitapta ayrıca beğendiğim şey ise, aile dışından başka birisi yoluyla, 1-2 kısımda olayı okuyoruz. Ve temel olayı hiç aksatmadan, karakterlerin önceden yaşadıklarını da bilme olanağımız olması karakter oluşumu açısından çok sağlıklı olmuş.

Kitabın arka kapağını kitaba ilk başladığımda okumuştum ve “acıklı güldürü” tabirini oldukça yersiz bulmuştum çünkü ailenin yaşadığı resmen bir dramdı. Fakat ilerledikçe o dramın içinde yer yer güldüğüm oldu. Ve kendimde o gülüşü hissettiğim an yaşadığım iç burukluk sanırım tamı tamına acıklı güldürü oldu.

Faulkner diye gözü korkanlar olabilir ama biraz dikkatle okunursa gayet akıcı bir kitap. Bu kırsal yaşamı, lütfen, burun çevirip bir kenara itmeyin, bir şans verin. Keyifli okumalar diliyorum.

Yararlanılan kaynak: Faulkner, William, Döşeğimde Ölürken, İletişim Yayınları: 1993, 4. Baskı
-https://1000kitap.com/gonderi/88452442

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir