Maxfield Parrish Kimdir? Hayatına ve Eserlerine Bir Bakış

Maxfield Parrish, 20. yüzyılın başlarının başarılı bir Amerikan ressamı ve çizeriydi. Thomas Eakins ya da Norman Rockwell gibi ikonların yanında Parrish de Amerika’nın altın çağının önemli bir figürüydü.

Maxfield Parrish, “Seher vakti”, 1922. Özel koleksiyon.

Parrish’in kariyeri oldukça uzun sürdü ve muazzam bir ekonomik başarıya sahipti. Mesela, 1920’de Amerika’da en yüksek maaşı alan ticari sanatçı olmuştu. İdealleştirilen neo-klasik tasvirlerinin yanı sıra fantastik konulardaki çalışmalarıyla da biliniyordu.

Maxfield Parrish, fotoğrafçı bilinmiyor, 1920.

Koyu ve dolgun renklerin kullanılmasından dolayı Parrish’in oluşturduğu kompozisyonlar dikkat çekiciydi ve bu da ortaya bir farklılık koyuyordu. Parrish, gerçek tutkusunun manzara oluşturmak olduğunu söyledi ve çalışmalarının çoğunda peyzaj sanatı unsurlarını kullandı. Sanatçının ismi bir kobalt mavisi tonuna verildi ve “Parrish mavisi” olarak adlandırıldı.

Maxfield Parrish, “Eski Beyaz Huş”, 1937, özel koleksiyon.

İlk Yıllar

Parrish, Pennsylvania eyaletinin Philadelphia şehrinde Quaker topluluğu içinde büyümüştü. Fredrick Parrish ilk adıydı ancak ilerde babaannesinin kızlık adını aldı. Babası Stephan Parrish bir ressam ve oymacıydı. Muhtemelen Parrish’e en büyük etkisi olan, onu sanat camiasına iten de oydu. Maxfield, resme çok erken yaşta başlamıştı ve ailesi bu doğal yeteneğini sürdürmesi için onu desteklediler. Ailesiyle Avrupa’ya olan seyahatlerinde, Büyük üstadların eserlerinde ve ayrıca klasik mimaride derin bir ilham buldu.

Haverford’dan mezun olduktan sonra Parrish eğitimine Pennsylvania’daki Harvard Üniveristesi’nde mimarlık bölümünde devam etti. Mimarideki detaylara olan odağı çalışmalarında belli oluyordu. Babasının teşvikiyle Parrish, Pennsylvania Güzel Sanatlar Akademisi’nde ve Pennsylvania’daki Drexel Sanat, Bilim ve Endüstri Enstitüsü’nde de sanat eğitimi aldı.

Maxfield Parrish, “Çizmeli Kedi”, 1913, özel koleksiyon.

Aşk Hayatı

Parrish, Drexel’de Lydia Ambler Austin ile tanıştı ve 1895 senesinde evlendiler. Dört çocuklarından sadece en küçüğü Jean sanata yöneldi. Parrish, oğlunun dadısıyla Austin’i aldatınca, karısı onu 1911’de terk etti. Parrish, sonradan sevgilisi olan Lewin ile stüdyosuna taşındı ve 1960’a kadar birlikte yaşadılar. Mektupların gösterdiği bir ipucuna göre en azından bir gizli sevgilisi olduğu görülüyor.

Maxfield Parrish, “Sonbahar Deresi”, 1948.

İnce Hastalığa Yakalanması ve İyileşme Süreci

1900’de Parrish ciddi bir hastalığa yakalandı ve verem geçirdi. Kısa bir süre sonra ise bu hastalığı sinir krizleri takip etti. Bu dönem Parrish’in çalışmaları için bir dönüm noktası oldu. Tam bu sıralar canlı tonları elde etmek için yağları ve ışıltıları karıştırmaya başladı. Bununla da ün kazandı.

Parrish, sağlığını kazanmak için Arizona’ya taşındı. Buradaki vadilerde ve çarpıcı güneybatı manzaralarında ilhamını buldu. Gündoğumu ve günbatımından oluşan bir seri hazırlamaya girişti. Bu seride mavi tonlarla ve morla zıtlık oluşturmak için turuncu tonları kullandı.

Maxfield Parrish, “İnanç Ülkesi”, 1905, özel koleksiyon.

Işıltı Kullanımı

Parrish’in imza stilinin önemli bir bileşeni, fevkalade ışık ve renk kullanımıydı. Işıklandırma tekniğini içeren birçok yenilikçi sanatsal tekniğin savunucusuydu.

Eserleri, saf bir parlak vernik pigmenti ile alternatif bir şekilde uygulanan çok sayıda ışıltı içeren özenli bir süreçten geçiyordu. Bu nedenle, ortaya çıkan eser inanılmaz doygun ve büyüleyici bir etki bırakıyordu. Parrish,  boyayacağı resmi tuvale çizer, sonrasında çarpıcı ve üç boyutlu bir etki oluşturmak için onları ışıklandırırdı.

Maxfield Parrish, “Değirmen Göleti”, 1945, özel koleksiyon.

Manzaralara Olan Aşkı

Parrish, illüstrasyonuyla bilinmesine rağmen onun asıl tutkusu manzaralardı. Kariyeri boyunca peyzajlarla bazı denemeler yaptı ve peyzaj sanatının unsurlarını endüstriyel komisyonlarına kattı. Ekonomik rahatlığa ulaşınca tamamen betili olmayan manzara resmetmeye yöneldi. Bu da pek kazançlı değildi ancak ekonomik özgürlüğü sayesinde kendine has bir teknik geliştirmeyi başardı. Eski Beyaz Huş, Parrish’in kariyeri boyunca yaptığı en iyi resimlerden biri olarak düşünülüyor. Bu resim, Parrish’in memleketi New Hampshire’e has bir ağacı tasvir ediyor.

Maxfield Parrish, Kleopatra, 1917, özel koleksiyon.

Parrish’in Eserlerinin Koleksiyonu

Parrish’in eserleri, Amerika’da birçok müzede sunuluyor. Bu müzeler arasında Newport’taki Ulusal Amerikan İllüstrasyon Müzesi, Hanover’deki Hood Sanat Müzesi, Windsor’daki Cornish Colony Müzesi, Atlanta’daki Yüksek Sanat Müzesi, Philadelphia Sanat Müzesi, Cleveland Sanat Müzesi ve New York Metropolitan Sanat Müzesi bulunuyor.

Maxfield Parrish, Villa Gamberaia, Settignano, 1903, Minneapolis Sanat Enstitüsü, Minneapolis, Minnesota, ABD.

Sonraki Yıllar

İlerleyen yıllarda Parrish bazı arterir problemleri yaşamaya başladı ve bu da onu resim yapmaktan alıkoydu. Son yıllarında, yaşamını bir tekerlekli sandalyede geçirdi ve 95 yaşında New Hampshire’de hayata veda etti.

Maxfield Parrish, Kardinal Başpiskopos Gölgeli Balkonunda Oturuyor, 1901, özel koleksiyon.

Parrish’in Etkileri

Uzun kariyerinin ardından, Parrish ardında pek çok eseri miras bıraktı. Örneğin; duvar resimleri, reklamlar, kitap resimleri, tebrik kartları ve dergi kapakları yapmıştı. En önemli müşterileri Brown&Bigelow Publisihing Company, şeker üreticileri Clarence A. Crane, Harper’s Bazaar, Life ve General Electric gibi markaları içeriyordu.

Günbatımı belki Parrish’in en bilinen eseridir. 2006 yılında 7.6 miyon dolara satıldı ve bu eser zamanın pop kültürü üzerindeki etkisiyle bir simgedir. Bu eserin benzerleri Micheal Jackson’ın bir video klibinde, The Princess Bride filminin posterinde ve Moody Blues müzik grubunun albüm kapağında kullanıldı.

2001’de, ABD Posta Ofisi, Amerikan illüstratörlerini onurlandıran hatıra pulu serisinde Parrish’e de yer verdi.

Kaynakça: https://www.dailyartmagazine.com/maxfield-parrish/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir