Nasıl Bulut Çizilir? Ünlü Tablolar Üzerinden Örnekler

Bulutlar, manzara resimlerimizin vazgeçilmez parçasıdır. Resim çizmeyi seviyorsanız resimlerinizde bulutlara hem ana rol olarak yer verebilirsiniz hem de onları ilham olarak kullanabilirsiniz. Karamsar bir hava oluşturmak için ya da dinamik şekiller için basit bir kompozisyon aracı olarak kullanılabilir. Bu yazımızda nasıl bulut çizilir üstünde durduk.

Isaac Levitan, Bulutlar, 1895.

Çoğu sanatçı bulut çizmekte zorlanır. Bunun nedeni şekillerinin hızlıca bozulması, doğal olmaları ve devamlı değişmelerinden kaynaklı olabilir. Bu nedenle, adım adım ilerleyen bir süreci takip edemiyorlar. Biz de sizlere bu yazımızda Dan Scott’ın anlatımıyla bulutları nasıl çizebileceğinize dair bir kılavuz oluşturmak istedik. Süreksiz şekillerde iskelet bulmayı, kenarları kullanmayı, kompozisyonun geri kalanına ayak uydurmayı anlatacağız ve ışık ve renk konusuna, doğanın beden diline değineceğiz.

Süreksiz Şekillerde İskelet Bulma

Bulutlar süreksizler. Uçup gidiyorlar. Bunun anlamı şekil ve iskelet fikirlerini görmezden gelmeniz gerektiği anlamına gelmiyor. Hatta, tam tersi. Şekil ve iskelet fikirleri, bilgileri kafanızda düzenlenmesine ve detayların tuvalde daha inandırıcı gözükmesine yardımcı olur. Rekabet, geçicilikten ödün vermeden fikirleri yakalamakta yatıyor.

Amacımız bulutları basit şekiller olarak görmek. Tıpkı bir ağacı, taşı ya da insanı gördüğümüz gibi. Steve Huston buna “kutu mantığı” diyor. “Sadece küp, küre, silindir ve koni görüyor olsaydınız bulutlar nasıl görünürdü?”

Huston’ın bu sözüne binaen Ivan Aivazovsky’nin aşağıdaki resmine bakalım.

Ivan Aivazovsky, Sakin Deniz Üzerindeki Bulutlar, 1889. Kaynak: https://www.sanatlaart.com/haftanin-tablosu-sakin-deniz-uzerinde-bulutlar-ivan-ayvazovski-1889/

Kutular ve basit şekiller kullanarak ortaya bir bulut çıkaralım. Hatta bir adım da öteye taşıyıp aydınlatma ve gölgelendirmeler de ekleyelim. Karanlık tarafları, resimde çizgili olarak gösterdik. Bulutları basit şekillerde görmenin ikinci bir faydası da aydınlık alanları ve gölgelendirmeleri yakalamanıza yardımcı olması. Diğer türlü sadece gözleminize dayanmanız gerekecekti ve belki biraz da tahmin.

Yukarıdaki örnekte bulutları üç boyutlu şekillere dönüştürdük. Bazen şekiller çizmeye daha uygun oluyor. Özellikle bulutlar herhangi farklı bir biçim hissini azaltıp gökyüzünde sıkıca sıkıştırıldığında. Çünkü şekil genel olarak düz ya da iki boyutludur. Mesela daire, silindirin düz versiyonudur.

Isaac Levitan’ın Fırtınalı Bir Gün tablosuna bir bakalım. Gökyüzü bulutlarla kaplı. Haliyle belirgin şekiller oluşturmak mümkün değil. Derinlik, üç boyutlu şekiller yerine örtüşen şekillerle verilmiş. Bu nedenle, şekil bütün bu detayları mercek altına almamız için daha kullanışlı olacaktır.

Isaac Levitan, Fırtınalı Bir Gün, 1897

Boş alanları da unutmayalım. Boş alan, bulutların arasında yer alan kısma deniyor. Yani mavi gökyüzüne. Bir sonraki görselde boş alanın neresi olduğunu da belirteceğiz.

Resim yaparken dolu ve boş alanlarla başa çıkmanın iki yolu vardır.

  1. İlk önce bulutları (dolu alan) çizip geri kalanı boyamak.
  2. Mavi gökyüzünü (boş alan) boyayıp sonradan bulutları yerleştirmek.

Gelecek vadeden çoğu sanatçı ikinci seçeneği göz ardı eder ve nesnelerin arasındakilerdense nesneleri boyamaya odaklanırlar. Bu yaklaşımda bir sorun yok ancak ilk önce boş alana odaklanmak daha iyi olabilir.

Boş alan, dolu alanın doğruluğunu kontrol etmek için yararlı bir denetim aleti. Mesela gökyüzüne bulutlar çizeceksiniz. Bulutların taslağını çizmekle başlarsınız. Eğer çiziminiz doğruysa, dolu alanı sunan şekiller resme uymalı. Eğer uymuyorsa bulutlarınızda bir problem var demektir. Hatalar genellikle bakış açınızda bir değişim ister.

Deneyin. Bulutlu bir günde dışarı çıkın ve bulutları basit şekillerde görmeyi deneyin. Bunu yeterince pratik ettikten sonra eninde sonunda alışkanlık edinmiş olacaksınız ve dünyaya bir sanatçı gözüyle bakacaksınız.

Aydınlık ve Renk

Yazının bu kısmında ışıklandırma ya da gölgelendirmeyle yapılmış bulutlar yerine düz şekillere sahip bulutları ele alacağız.

Bulutları basit şekiller olarak görmeye başladığınızda nasıl herhangi bir objeye uyguluyorsanız bulutlara da aynı şekilde ışık kurallarını uygulayabilirsiniz.

İşleri basit tutmak için sadece bir ışık kaynağı olduğunu düşünün: Güneş. Her bulut eşit bir şekle sahip. Kutu, küre, silindir, koni ya da bir kombinasyon olabilir. Her düzlem için ışıkta bir değişim olacaktır. Işığa dönük düzlemlerin daha açık renkte olması gerekir. Işıkta kalan alanlar gölgede kalan alanlardan ayrı olmalı. Aydınlatmalarınız ve gölgelendirmeleriniz konusunda seçici olun. Az ama öz 🙂

Güneşin konumu bulutların aydınlatılması ya da gölgelendirilmesi konusunda kritik bir rol oynayacaktır. Işığın güçlü ya da zayıf ulaşması; soğuk ya da sıcak renklerde olması bütün tablonun havasını değiştirir.

Bu temel bilgileri iyice öğrenirsek zor olan kısmın büyük çoğunluğu hallolmuş olacaktır. Gerçeklik algısını yıkmadan kendi yaratıcı imzanıza yer verebilirsiniz. Bu imza hareketli fırça darbeleri olabilir, renk geçişleri olabilir, ışık hüzmesi olabilir, zengin ya da gölgeli bir özellik olabilir.

John Sargent’ın çalışmasına bakalım. Kendi imzası var ve temelleri de sağlam.

John Singer Sargent, Gökyüzü, 1910

Işık kurallarının bulutlara uygulandığını örneklerle açıklayalım. İlk olarak Sargent’ın Palazzo Lebia tablosunu ele alalım. Sergent, zor algılanan ara renklerle pek uğraşmazdı. Aydınlatma ve gölgelendirme konularını hep basit şekilde tablolarına yansıttı. Resmin rahat havasıyla pek uyuşan bir yöntem diyebiliriz. Yoksa ne kadar başarılı resmedilmiş olsalar da harikulade tasvir edilmiş bulutlar yersiz dururdu.

John Singer Sargent, Palazzo Labia. Venice, 1913

Şimdi de Claude Monet’in göz alıcı tablosuna bakalım. Gökyüzü, temiz sarı vurgular ve dağınık gölgeler arasındaki bir savaş halinde. Bulutların arasından sızan ışık görüntüsünü hep çok ilahi bulmuşumdur. Burada da buna bir gönderme görüyoruz. Resimde ışığın kurallarını pek iyi açıklayamayabiliriz. Ancak birçok empresyonist resimlerde gördüğümüz gibi açıklanmasa da kendini belli ediyor.

Claude Monet, Petit-Gennevilliers’de Yelkenli

Joaquín Sorolla’nın bunaltan deniz kıyısı tasvirine geldi sıra. Her detayı çizmek yerine Sorolla bazı yerlerde aydınlatmalar ve karanlık tonlar tercih etmiş. Aydınlık yerlerin karanlık yerlere yakın olduğuna dikkat çekmek isterim. Böylece onları bulut parçaları olarak ortaya çıkarmış.

Joaquín Sorolla, Valencia Kumsalında Kara Bir Gün, 1901

John Constable genel olarak bulut ve manzara tasvirlerine her zaman dramatikleşmiştir. Yaratıcılığını, ışığın etkenliğini abartarak fırçaya aldı.

John Constable, Hay Wain, 1821

Renk açısından bakacak olursak bulutlar beyaz, gri ve diğer zayıf tonlarla sınırlandırılmış. Bulutları nadiren renkli ya da gün batımında gözüktüğü gibi görebilirsiniz. Bu renklerin önemini azaltmıyor sadece kullanırken ölçülü olmanız gerekir. Vincent van Gogh’un resimlerinde gördüğünüz gibi gösterişli ifadeler yerine ince renk geçişlerini düşünün.

Renk skalanız bazı faktörlere bağlı olacaktır. Mesela;

  • Işığın doğası (ne kadar sıcak ya da soğuk olduğu).
  • Resmin genel değer aralığı. Yani ışığınızın en aydınlık aydınlığı ve gölgenizin en karanlık karanlığı neler?
  • Resminizin genel renk teması nedir? Direkt olarak gördüğünüz renkler yerine temayı yansıtan renkler seçmek isteyebilirsiniz.

Ne yaparsanız yapın ışık için beyazı ve gölgelendirme için basit gri ve mavi gibi varsayılan renkleri kullanmayın. Bir stratejiniz olsun. Hangi renkleri ve neden kullanacağınızı düşünün. Eğer şüpheye düşerseniz gözlemleme aşamasına geri dönün.

Dan Scott, Tamborine Dağı Günbatımı, 2020

Dan Scott’a ait bu resimde, ressam kullandığı mavi tonların ve genel temanın renklerinin gözleme dayalı olduğunu söylüyor. Aslında gördüğünden daha fazla mavi eklediğini, bu sayede temaya daha çok uyacağını ekliyor. Böylece günbatımında oluşan turuncu renk, maviyle daha sert bir zıtlıkla ortaya çıkıyor.

Doğanın Beden Dili

Beden dili aslında insana atfedilen hareketler topluluğudur. Portre sanatçıları, bunu çok iyi bilir. Ama doğanın da beden dili var, sadece detaylarda saklı.

Doğanın beden dilini yakalamak, düz bulutların sabitliğine hayat verecek ve hareket katacaktır.

Beden dilini anlamanın basit yolu buluta ya da bir grup buluta bakıp tek bir çizgi kullanarak bulutları yakalamaktır. Bunu doğal bir beden dili çizgisi olarak düşünün. Bir yapı oluşturun ve etrafında şekillendirin. Sonrasında fırçanız sizi nereye götürürse oraya…

Beden dili çizgilerini alttaki resimde gösterdik. Bu bilimsel bir şey değil. Bunu aklınızda tutun. Beden dili ve hareketi algılamak için bir yöntem sadece.

J.M.W. Turner, Maas- Taş Üstünde Portakallarla Bir Tüccar Gemisi, 1819
Claude Monet, Şemsiyesiyle Bir Kadın (Camille Monet ve Son Jean), 1875
Claude Monet, Güneşte Kavaklar, 1891

Kendiniz de deneyin. Levitan’ın resmindeki beden dili nerede?

Isaac Levitan, Göl, Rusya, 1900

Kenar Kullanımı

Özel bir stiliniz yoksa bulutlar için yumuşak kenarlar kullanacaksınız. Aydınlatma ve gölgelendirmeler için de keskin kenarlar tercih edebilirsiniz. Bunun nedeni bulutların yumuşak, kabarık ve doğa gereği süreksiz olmasıdır. Keskin kenarların, fazla kullanımı bulutlarınızı sert ve katı gösterebilir.

Constable’ın Denizde Yağmur tablosunda keskin kenarların sadece gökyüzündeki aydınlatmalar için kullanıldığını görüyoruz. Bunun haricinde her şey yumuşak. Öte yandan deniz keskin kenarlarla dolu. Su olsa bile bu durum ona bir katılık hissiyatı veriyor. Ufuk da, denizi ve gökyüzünü birbirinden ayıran olarak keskin çizgilerle yansıtılmış.

John Constable, Fırtına Bulutları ile Deniz Manzarası (Denizde Yağmur), 1827

Kompozisyonun Geri Kalanına Ayak Uydurma

Bir şeyi ne kadar iyi tasvir ederseniz edin resmin geri kalanıyla uyuşmuyorsa hoş olmuyor. Bulutların kâğıttan kesilip tabloya yapıştırılmış gibi gözüktüğünü ne kadar gördünüz?

Tuvalde yaptığınız her hareket resmi bir bütün olarak sunmaya yönelik olmalı. Bu; bulutlarda, ağaçlarda, taşlarda, suda, insanlarda, kenarlarda, renklerde, gölgelerde ya da resimdeki herhangi bir detay için geçerli.

Buradaki kilit nokta detaylarda kaybolmak yerine resimle bütünsel bir ilişkide olmak. Sık sık ve bile isteye resimden bir tık uzaklaşın. Göz gezdirin. Gözlemleyin. Büyük resimdeki sıkıntıya bir bakın, onlardan kaçmayın. Bütün zamanınızı tablodaki detaylara bakarak harcarsanız sadece uzaktan gözüken hataları gözden kaçırırsınız.

Usta Empresyonist çalışmaları düşünün. Yakından bakıldığında alakasız renkler görürsünüz ama bir adım geriye atıp baktığınızda her şey birbiriyle bir uyum içindendir. Empresyonist, aklında büyük resim varken tablosuna başlar. Siz de öyle yapmalısınız. Tabii özel olarak tercih ettiğiniz bir stil yoksa.

Dan Scott’un tablosunda tabloya genel bir bakış atıldığında bulutlar, güçlü şekiller olarak gözüküyor. Karmaşık detaylara ya da her ufak renk değişimine takılmadan resmetmiş. Bunun yerine tablodaki rollerine uygun olarak bulutları yerleştirmiş.

Dan Scott, Ağaca Bakış, 2020

Gustave Courbet’in Sakin Deniz eserinde bulutlar kilit noktadır. İnce detaylara takınılmadan resmedilmişler. Yumuşak kenarlar, basit fırça darbeleri, sıkıştırılmış bir hal. Bu resmin temasına uyuyor ve iki teknenin sakin bir şekilde karada kalmasına ve ilgi çekmesine izin veriyor.

Bu tablodaki dengeyi fark ettiniz mi? Gökyüzü, okyanus ve kıyı çokça alanı kaplıyor ama yine de kıyıda dinlenen ve çok uzaklara açılmış tekneler dikkat çekiyor. Büyük ve sessizliğe karşın küçük ve gürültülü olmaya dair ilginç bir zıtlık.

Gustave Courbet, Sakin Deniz

Monet’in İzlenim, Günbatımı çalışmasında bulutlar bir hava katmak için orada, başka hiçbir şey için değil. O kadar az yorum katmış ki bulutlar geri kalan resme cuk oturuyor.

Claude Monet, İzlenim, Günbatımı, 1872

Levitan’ın Vladimirka çalışmasında bulutların ince ince işlendiğini görüyoruz. Buna rağmen gökyüzü, sert zıtlıkları olan ve koyu renkli karayla karşılaştırıldığında daha az dikkat çekiyor. Levitan’ın gökyüzünde yakaladığı derinliğe dikkat edin. Birkaç bulutu detaylandırmış, özellikle onları öne çıkarmış.

Isaac Levitan, Vladimirka, 1892

Ivan Shinskin’in tablosu göreceliğe muhteşem bir kanıt. Bulutlar darmaduman yerleştirilmiş, güçlü aydınlatmalar ve kıvrık kenarlar ile tasvir edilmiş. Buna rağmen resmin odağı oldukları söylenemez. Daha az yer kaplasa da kara daha az detay, ışıklandırma ve gölgelendirme ama daha fazla zıtlık içeriyor.

Ivan Shishkin, Öğle Vakti, Moskov’un Etrafı, Brattsevo, 1866
Childe Hassam, Dağa Doğru Yeşillik, 1908
Çeviri kaynak: Dan Scott, How to Paint Clauds, July 2, 2020, https://drawpaintacademy.com/clouds/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir