Seçme Kelimeler Sözlüğü: Cahit Zarifoğlu- İşaret Çocukları

Her kelime her zaman aynı anlamı mı ifade eder? Okuduğumuz şiirlerde bazı kelimelerin ne anlama geldiğini birinci anlamına bakarak bulamayız çoğu zaman. Çünkü şairin anlatmak istediği başkadır. Şaire ve şiire yeni bir bakış açısıyla yaklaşmak için duygu dünyamıza dokunan kelimelerin çağrıştırdığı anlamlarla ufak bir sözlük hazırlamaya devam ediyoruz. Bir önceki hazırladığımız sözlükte Cahit Zarifoğlu’nun Menziller adlı kitabından seçmiştik kelimeleri. Şimdi sırada İşaret Çocukları var.


Yazan: Betül Taşcı

Korku: Hayatın dengesi. Korku ile ümit arasında olmalı insan.
Zil: Genellikle gelişin habercisi: bir misafirin, sevgilinin. Bekleyenin ümidini neticelendiren, beklemeyeni şaşırtan düzenek.
Kiler: Bir evde çocukları en çok cezbeden yerlerden biri. Erzak dolabı olmasının yanında çocukların hayal dünyasında dev bir lunapark kadar cezbedici bir ev bölümü.
Gülüş: Ufak bir dudak kıvrımıyla bir kalbi baştan ayağa ısıtacak bir mimik.
Saç: Özellikle Divan edebiyatında sevgilinin, âşıklarının canına kast etmek için urgan, yılan olarak betimlenen, çiçeklerin dahi hoş rayihası ile özendikleri zülf.
Geçmiş: Hafıza kuyusu.
Seyir: Hızla bir yerden bir başka yere koşmanın aksine yolun tadına varıp kıymetini bilmeyi sağlayan eylem.
Sabah: Bâd-ı sabahı tattıran zaman dilimi. Gün doğumuyla tazelenen hayat.
Gelecek: İnsanın teslim olamadığı, kaygıdan kurtulamadığı hayatının gelecek evresi.
Atlas: Bir türlü ipekli kumaş olmasının yanı sıra güzellik belirtmek için de kullanılır ki aynı zamanda yapay sınırlarla belirlenmiş dünya ülkelerinin haritasıdır.
Bulut: Peygamber’e gölgelik olmuş ve çocukların hayal dünyasını süsleyen göğün perdeleri.
Deniz: Kötü bir rüyayı dahi suya anlatan bizlerin etrafını çepeçevre saran mavi bir armağandır. (Soğuk renkler grubunun ana rengi olan mavinin ve tonlarının insanı dinginleştiren, sakinleştirip yatıştıran ve ferahlatan etkisi olduğu bilinir.)
Mermer: Eski çağlardan beri dayanıklılığı sebebiyle sanatsal alanlarda kullanılan malzemedir. Sıklıkla heykelcilik ve mimaride de karşımıza çıkar.
Nehir: Medeniyetlerin oluşmasındaki en büyük etmenlerden biri.
Şehir: İnsana yaşamak için birçok imkân sunan fakat dikkat edilmezse insana kendisiyle karşılaşma fırsatı dahi vermeyecek yaşam alanı.
Afrodit: Yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası.
Akıl: Kullanılabildiği takdirde insanı diğer her şeyden üstün kılan meziyet.
Haç: Daha çok kolye olarak üretilen bir Hıristiyanlık amblemi.
Su: Kıymeti yokluğunda bilinen insan ve doğanın temel yapı taşı.
İlyada: Batı edebiyatının ilk büyük eseri.
Ölüm: Başlangıç.
Pas: Kendi eylemlerini boşlayan her şeyi bozan madde.
Resim: İnsana ait olan ne varsa insan tarafından yeniden yorumlanması ve farklı bir bakış ile yeniden ortaya çıkarılması.
Şarkı: Dünyayı güzelleştiren, insanın tabiatını ortaya çıkaran sesler bütünü.
Ayna: Akis aracı bir eşya olduğu gibi bakılan ve görülen her şeyin insana ayna olabileceği soyut bir anlamı da taşır.
Alaturka: Türk usulünde olan her şey. Aynı zamanda Şarklı anlamına da gelir.
Murtaza: Beğenilmiş, hoşnut olunmuş anlamlarının yanında Hz. Ali’nin de lakabıdır.
Gözyaşı: Arınma.
Minare: İslam’ın sancağı.
Ses: Yokluğu insanı çıldırtabilecek işitsel olgu.
Giyotin: Çeliğin en soğuk hali.
Gök: İnsanın sadrını genişletmek için yaratılmış yedi kat alem.
Atın: Uğruna yüzyıllardır kan dökülen bir maden
Hapishane: İnsana, hatalarının bedelini hiçbir zaman geri ödenemeyecek “zaman” ile ödetmek yönteminin uygulandığı yer.
Eşya: Günümüz dünyasında araçtan çok amaç haline gelen ve metalaşan nesnelerin tümü. (Ki insan dahi eşya konumunda kullanılabilmektedir.)
Uyku: Ölüm tatbikatı.
Zarf: Mahrem kelimelerin örtüsü.
İnsanlık: Meçhul bir kavram.
Başkası: Tanışılmamış herkese denilebileceği gibi, tanışıldığı halde kalben uzaklaşılan kişilere de ağyar denir.
Gece: İnsanın en çok kendine döndüğü zaman dilimi.
Okyanus: İnsana dünyada kapladığı yeri bir daha hatırlatan su kütlesi.
Vapur: Şehir kalabalığını denizin ferahlığıyla bir nebze olsun gideren toplu taşıma aracı.
Park: Kent hayatının süs bitkileri.
Çağ: İnsanoğlunun hızla yol aldığı evrensel süreçlerin tümüne verilen isim. Farklı coğrafi bölgelerde yaşayan farklı toplulukların bu adlandırmalardan haberinin olmaması ihtimali de mevcuttur.
Huzur: Bir ömür boyu peşinde koşulan duygu.
Fidan: Dünyaya bırakabilinecek en güzel hediyelerden biri.
Sabır: Hız ve haz çağında zor gerçekleştirilen haslet, beklemek.
Yıldız: Göğün süsü.
Merhem: Herhangi bir karışımdan meydana gelen ilaç olmasının yanında insanın da insana şifa olduğu anlamındadır.
İsa: Kur’an-ı Kerîm’de Mesih, İbn Meryem olarak zikredilen, kendisine İncil verilen ve Hz. Muhammed’i müjdeleyen peygamber.
Meryem: Hz. İsa’nın annesidir, temizlik ve iffet timsalidir.
Bebek: Dünyaya düşen bir tohum.
Ülke: Kendini bir vatan altında yaşamaya adamış halkın yaşam sürdüğü toprak parçası, devlet.
Zerdüşt: Ateşe, ışığa, Güneş’e yönelinerek ibat edilen, genel inancı iyilik ve kötülüğün çatışmaları etrafında gelişen İran menşeli bir dinin kurucusu.
Tabu: Kutsal sayılan ve bu yüzden dokunulması ve değiştirilmesi yasaklanan herhangi bir şey.
Kervansaray: Eski dönemlerde uzun güzargahlara yolcuların dinlenmesi için kurulan yaşam alanları. Bu kurumların belirlediği gün sayısınca kalanlar ücretsiz olarak burada ağırlanırdı.
Yaşamak: “bizimçün dokunaklı bir şarkı değil ki.”
Gelin: Aslında eşinin evine giden anlamında “gelen” anlamıyla türetilmiş, hayatın başka bir güzel evresine geçen kadın.
Kervan: Akla sarı çölleri getiren, hayvanlarla birlikte toplu yolculukların yapıldığı rengarenk alay.
Bayrak: Bir ülkeyi ülke yapan en büyük hasletlerden biri, bir kumaş parçasından fazlası.
Secde: İnsanın Allah (c.c) adına baş koyduğu yer.
Sahra: İnsanın kendini tek başına hissettiği her yer.
Zaman: Ömür.
Damla: Her şeyin başlangıcı.
Kölelik: Herhangi bir kişiye hizmet eden kişi anlamını taşıdığı gibi modern kölelik kavramıyla bu durumun uygulanabilir alanları oldukça artmıştır.
Çarşı: İhtiyaç duyulan her türlü ürünün bulunduğu alan. Modern dönemle birlikte ihtiyaç duyulan malzemeleri almak için gidilmekten çok stres atmak ve ihtiyaç duyulmadığı halde alışveriş yapmak için gidilen mekânlara dönüşmüşlerdir. Bu da plaza ve AVM tarzını beraberinde getirmiştir.
Ocak: Bir ülkeyi ülke yapan yegane şey, yuva.
Ev: Dünya üzerinde insana kendini en güvende hissettiren mekân.
Türbe: Büyük şahsiyetlerin mezarı.
Çiçek: Herkesi mutlu edebilecek güce sahip tabiat süsü.
Karanfil: Türkülere de konu olmuş zarif bir çiçek.
Misafir: Hânenin bereketi.
Şark: Yapay sınırlarla belirlenmiş dünya haritası üzerinde yapılan adlandırmalardan yalnızca biri.
Mansur: Tarihte yine anlaşılmamış ve idam edilmiş şahsiyetlerdendir.
Düğün: Evliliği duyurmak manasına gelse de günümüzde küçük bir servete mâl olmadan yapılamayacağı düşünülen evlilik merasimi.
Eyüp Sultan: En büyük sahabelerdendir. Peygamberimiz Mekke’den Medine’ye göç ettiğinde ilk kaldığı ev onun evidir.
Ağu: Fiziksel olarak hayatı sonlandırabilecek bir madde olmasının yanında ruhen de insan hayatını bitirebilecek her türlü zararlı şey.
Fırat: Türkiye’nin en verimli ırmağı. Aynı zamanda Yahudilerin vadedilmiş topraklarının sınırı.
Raskolnikof: En büyük roman kahramanlarından biri.
Ziynet: Ağyardan saklanması gereken her türlü güzellik.
Horasan: Horasan tarihte İran’ın kuzeydoğusunda yer alan çok geniş bir coğrafî bölgeydi. Günümüzde bölgenin toprakları üç parçaya ayrılmış olup Merv (Mari), Nesâ ve Serahs yöresi Türkmenistan, Belh ve Herat yöresi Afganistan, kalan kısmı da İran sınırları içinde bulunmaktadır.
Yara: Gözle görülebileceği gibi kimsenin göremeyeceği şekilde de açılan can yakan izler.
Çeşme: Kıyamet kopuncaya kadar bu dünyaya bırakılabilecek en güzel armağanlardan biri.
Veba: Eski dönemlerde çokça ölümlere sebep olan bulaşıcı hastalık. Günümüzde ise bu terim bulaşıcı olan tüm kötü hasletlerin yayılmasını betimlemek için kullanılmaktadır.
Sarhoş: Kendinden geçmiş kimse. Herhangi bir sarhoş edici madde tüketilmeden de şuurun yitebileceği manevi hal.
Karacadağ: Şanlıurfa’da bir mahalle.
Hıdırellez: Hızır ile Hz. İlyas’ın yılda bir defa bu tarihte bir araya geldiklerine inanılır, baharın başlangıcıdır aynı zamanda bu gün. İslam öncesi dönemden, Türklerin Orta Asya’da yaşadıkları zamandan beri bahar bayramı olarak kutlanır.
Şeyh: Herhangi bir tarikatın başındaki önder.
Van Gogh: 1853 yılında doğmuş, Hollandalı art izlenimci ressamdır. Çok büyük ruhsal sıkıntılar yaşamış ve bizlerin pek beğendiği eserlerini psikolojik olarak çok zor geçen yıllarında üretmiştir.

Görsel kaynağı: 1
Kaynak: Zarifoğlu Cahit, İşaret Çocukları, Beyan Yayınları

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir