Soyut Dışavurumculuk Sanat Akımı Nedir?

1940’larda ve 50’lerde New York’ta gelişen Soyut Dışavurumculuk (Soyut Ekspresyonizm), akım için hiçbir zaman ideal bir etiket olmadı. Bir şekilde, yalnızca tuvallerini renk alanlarıyla ve soyut formlarla dolduran ressamların çalışmalarını değil, dışavurumculuğu tuvallerine güçlü bir fırça hareketi ile hücum edenlerin çalışmalarını da kapsaması gerekiyordu. Yine de Soyut Dışavurumculuk, pek çok ortak noktaya sahip olan bir grup sanatçı için en çok kabul gören terim hâline geldi.

Derin duygular ve evrensel temalardan doğan bu sanatçılar, benliklerini ifade yöntemi olarak kendilerini sanata adamışlardı. Çoğu, savaş sonrası anksiyete ve travma havasına uyan yeni bir stile dönüştürdükleri bir akım olan Sürrealizmin mirasıyla şekillendi. Bu New York ressamları, başarılarında modern sanatın lideri olan Paris’in pelerinini elinden aldılar ve Amerika’nın uluslararası sanat dünyasındaki hâkimiyetine zemin hazırladılar.

ANAHTAR FİKİRLER VE BAŞARILAR

1930’lu yıllarda Avrupa’daki siyasi istikrarsızlık, önde gelen birkaç Sürrealisti New York’a getirdi ve Soyut Dışavurumcuların çoğu bilinçaltını kazmaya odaklanan Sürrealizmden derinden etkilendi. Bu durum mitlere ve arketipik sembollere olan ilgilerini teşvik etti ve resim anlayışlarını, kendini ifade ile bilinçaltının kaosu arasında bir mücadele olarak şekillendirdi.

Franz Kline, Şef, 1950

Soyut Dışavurumculuk ile ilişkili sanatçıların çoğu 1930’lu yıllarda olgunluğa erişmiştir. Sanatçılar dönemin sol siyasetinden etkilendiler ve kişisel deneyime dayanan bir sanata değer verdiler. Çok azı önceki radikal siyasi görüşlerini korurken, birçoğu açık sözlü Yenilikçilerin duruşunu benimsemeye devam etti.

 

Amerika’nın ekonomik olarak acı çektiği ve kültürel olarak izole ve taşralı hissettiği bir zamanda sanatçı olarak olgunlaşan Soyut Dışavurumcular, daha sonra otantik olarak ilk Amerikan Yenilikçisi olarak kabul edildi. Sanatları kesin olarak Amerikan ruhunu barındırdığı için – sağlam bir bireysel özgürlüğü anlattığı, anıtsal ölçekte ve romantik ruh hâlinde olduğu için desteklendi.

Helen Frankenthaler, Dağlar ve Deniz, 1952

Akım, tarihsel dokümantasyon boyunca büyük ölçüde erkek sanatçıya ait olarak tasvir edilmiş olsa da, 1940 ve 50’lerde New York ve San Francisco’da ortaya çıkan ve şimdi kaidenin temel üyeleri olarak itibar kazanan birkaç önemli kadın Soyut Dışavurumcu vardı.

SOYUT DIŞAVURUMCULUĞA GENEL BAKIŞ

Jackson Pollock, Duvar Resmi, 1943, Iowa Üniversitesi Stanley Sanat Müzesi

1943’te ünlü sanat koleksiyoncusu ve galerici Peggy Guggenheim, Jackson Pollock’u apartman antresine bir duvar resmi boyaması için görevlendirdi. Duvar Resmi, o zamanlar bilinmeyen sanatçının ilk siparişiydi ve çalışma aylarca ertelendi. Guggenheim’ın istediği son tarihten hemen önce bütün gece çalışıp tamamladığı varsayılmaktadır.

SOYUT DIŞAVURUMCULUKTA ÖNEMLİ SANATÇILAR

Mark Rothko, No 6 (Mor, Yeşil ve Kırmızı), 1951

Mark Rothko’nun çalışması Soyut Dışavurumculuğun Renk Alanı resimlerini örneklemektedir. Her parça renk çeşitlemelerine göre adlandırılır ve tümü tuval boyunca yatay olarak uzanan yumuşak, dikdörtgen renk bantlarından oluşur. Mor, Yeşil ve Kırmızı bu tür kromatik soyutlamanın en önemli örneğidir. Renk Alanı ressamları, fırça darbesi ve boya dokusuyla ilgileniyorlardı ancak rengi, en güçlü iletişim aracı olarak görmeye başladılar. Rothko’nun renk blokları, izleyicinin derin bilinciyle bir ilişki kurmayı, kişinin kendi ruh halini ve seçilen paletle ilişkilerini görsel olarak araştırabileceği tefekkür, meditasyon alanı sağlamayı amaçlıyordu. Kodlanmış tonların dışında, bir özü veya gerçek doğayı damıtmayı amaçlamıştı. Rothko, ressam arkadaşı Adolph Gottlieb ile birlikte 1943 yılında çalışmalarını açıklamak için bir dizi demeç yayınlamışlardı.

Bunlardan birinde “Karmaşık düşüncenin basit ifadesini destekliyoruz.” diye yazmışlardı.

Philip Guston, Bölge, 1953-54

Philip Guston’ın konsantrasyonunu odaklayarak yaptığı olgunluk dönemi çalışmalarını yansıtan Bölge, resmin merkezini dolduran kırmızı çizgi izleriyle sıcak bir dinginlik sunuyor. Guston burada işaretleme becerisini geliştiriyor ve bazı meslektaşlarının vahşi hareketlerinden oldukça farklı olan hızlı, küçük vuruşlarla boya katmanları oluşturuyor. Bu yaklaşım ile ressamın “Amerikan Empresyonist” olarak nitelendirilmesine yol açmıştır. Ayrıca bu durum, Soyut Dışavurumculuk tarafından benimsenen çalışmanın ne kadar çeşitli olduğunu da gösteriyor.

Lee Krasner, Thaw/Erime, 1957

Erime, Lee Krasner’ın uzun bir kıştan sonra coşkulu fırça darbeleri ve canlı renklerle fışkıran neşeli bir bahara övgüsüdür. Kısmi olarak renkle dolu oval şekillerin tekrarı, yeryüzünde bulunandan farklı olarak, olgun ve verimli tropikal bitki örtüsüne işaret ediyor. Resim, Henri Matisse’den ilham alan ve Krasner’ın hocası sanatçı Hans Hofmann’ın stüdyosunda beslenen soyut bir doğayı sunuyor. Fırça vuruşlarında şaşmaz enerji ve revizyonu hor gören bir atletizm var. Kompozisyonu yapılandırmak için fırça darbelerinin çok azı güçlendirilmiştir; ancak birçok fırça kıllarının izleri gözle görülür şekilde değişmemiştir. Bunlar, doğadan oldukça ilham alan ve dizginlenmemiş bir ruhun damgasını taşıyan bir ressamın jestleridir.

Çeviri kaynak: https://www.theartstory.org/movement/abstract-expressionism/#nav

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir