Da Vinci’nin Kadın Tasvirleri

Leonardo da Vinci’nin yaşamı ve eserleri, sanat eleştirmenleri ve tarihçiler tarafından keskin gözlerle detaylıca incelenmiş ve analiz edilmiştir. Ancak, Rönesans dehasının biyografisi hala gizemler sunmakta olup, bu gizemlerinden biri, hayatta kalan beş portreden dördünün feminen figürler gösterdiği gerçeğidir.

Sanatçı, bütün hayatı boyunca kadınlardan tutkuyla etkilenmiş ve ilham almıştır, en azından tuvallerinden çıkarttığımız anlam budur. Sanat eleştirmeni Jonathan Jones’un The Guardian adlı makalesinde açıkladığı gibi, bu özel cazibe belki de onları canlandırmayı seçtiği yöntemle ilgiliydi.

Aklımızdan çıkartmamalıyız ki da Vinci’den önce, Rönesans ressamları, kadınları dış güzelliğin yüzeyselliğine hapsederek erkeklerin çoğunlukta olduğu portreler yapmışlardı. Bunların yerine Da Vinci’nin kadın tasvirleri, kişiliği, karakteri ve kadınların bireyselliğini inceleyen, sadece güzellik sembolleri değil aynı zamanda insanların da nasıl olduklarını göstermede bir ilkti. Bu nedenle, Leonardo’nun ilgilendiği “güzellik” kavramı değil moti della mente (zekanın hareketleri) idi. Ressamın, tablolarında yüz ifadelerine odaklandığı, bakışların ve vücut dilinin yoğunluğu ile karmaşık kadın tasvirleri sunduğu, bir kadın portresinin nasıl yapılacağı konusunda bariz kılavuzluk ettiği yenilikçi ve şiirsel tekniği, da Vinci’nin Resim Üzerine İncelemesi’nde anlatmıştır:

Kadınlar, en mütevazi ve özellikle seçilmiş duruşlar ile gösterilmeliler. Dizleri birbirine oldukça yakın, kolları birbirlerine yaklaşacak şekilde veya önlerinde birleşmiş olarak betimlenmelidir; başları aşağı doğru eğilmiş ve bir tarafa doğru hafifçe eğik şekilde yukarı bakarak. Yüzlerinin güzelliğini tam olarak kavramak için, çizgileri sert bir çizgide olan kasları işaretlememelisiniz, yumuşak ışığın üzerlerine kaymasına izin verin ve hoş gölgelerde farkedilmez bir şekilde sonlandırın; Etkileyici bukleleri ve saç stillerini bir kenara bırakın, yoksa her zaman kendi danışmanı olarak ayna ve tarağı olan kişiler gibi olur sonunuz, onların en büyük düşmanı ise akıllıca yapılmış saçlarını fırlatıp karıştıran rüzgardır. Hayali bir rüzgârın genç yüzler üzerinde oynamaya neden olduğunu saçlar aracılığıyla gösterin.

Kakımlı Kadın

Leonardo da Vinci, Kakımlı Kadın, 1489, National Museum in Kaków. Wikimedia Commons

Milan’da 1489 civarında boyanmış Leonardo’nun ilk kadın portresi, bir gelincik türü olan kakım ile on beş yaşındaki Cecilia Gallerani’yi tasvir etmektedir. Cecilia, Ludovico Sforza’nın sevgilisiydi ve sanat eleştirmenlerine göre, hayvan, uysallık ve kibarlığın bir amblemiydi. Burada ise müzik ve edebiyat konusundaki büyük tutkusu ile zamanın kültürünü büyük ölçüde etkileyen aydın bir kadının özelliklerini temsil eden sembolik bir değer kazanıyor. Oysa genç kadının hayvanın uzun ve yılan gibi vücudu üzerinde sahip olduğu kontrol hareketi, onun Ludovico üzerinde bir egemenliği olduğunu gösteriyor. Bu arada, gözlerinin görünümü hafif eğik bir biçimde, gözlemciyi büyülemekte ve Sforza’nın kendisine çeken tek kişi olmadığını kesinlikle açıklamaktadır.

Ginevra de’ Benci

Leonardo da Vinci, Ginevra de’ Benci, between 1474 and 1478, National Gallery of Art, Washington D.C. Wikimedia Commons

Leonardo, memleketindeki her ataerkil kongresinin ötesine geçen bu genç kadının imajını resmetmiştir. Floransalı zengin bir ailenin kızıydı, fakat da Vinci ona sade ve gündelik kıyafetler giydirdi, böylece seyirciler tüm dikkatlerini genç kadının yüzüne odaklayabilecekti. Ginevra de Benci bize bakıyor, ciddi bakışları doğrudan bakanın gözleriyle karşılaşmış oluyor. Ahşap panelin arkasına yazılmış bir sloganı ile Leonardo, onun sadece güzel değil aynı zamanda dürüst biri olduğunu da belirtti. de Benci’nin ifadesinin “gözler ruhun aynasıdır” sözünün tam karşılığı olduğunu söyleyebiliriz.

Gioconda

Leonardo da Vinci, Mona Lisa, between 1503 and 1505, Louvre Museum. Wikimedia Commons

Dünyadaki en ünlü kadın portresi olan Gioconda, Leonardo’nun da en sevdiği resimlerinden biriydi ve öldüğü güne kadar yanında taşımıştı. Bugün resim, kahverengi ve sarıların donuk tonlarında oldukça kasvetli görünüyor. Resmin ilk yapıldığı zamanlarda, şimdi olduğundan daha parlak ve daha renkli olma olasılığı mümkündür, çünkü Leonardo gözlerini ve ağzını gölgede bırakmak için bilinen sfumato tekniğini (keskin kenarların ve konturların renkleri karıştırarak) kullanmıştır. Bu teknikle, Mona Lisa’nın Louvre Müzesi’ni ziyaret edenleri büyüleyen, duygusal belirsizlik gösteren esrarengiz gülümsemesi ifadesini yaratmıştır.

Efsanevi kadına Lisa Gherardini, Lisa del Giocondo ve hatta Monna Lisa deniyordu. Asil bir Floransalı ailede 1479’da doğmuştu, beş çocuk sahibi olduğu zengin ipek tüccarı Francesco del Giocondo ile evlenmişti ve 1542’de ölmüştür.

Leda ve Kuğu

Leonardo da Vinci, Leda and the Swan, between 1505 and 1510, Museum Boijmans Van Beuningen, Rotterdam. Wikimedia Commons

Leonardo, sadece güçlü kadın portrelerini boyamakla kalmadı, aynı zamanda “erotik kadın” kavramını hayata geçirdi ve Leda ve Swan, kendisi tarafından boyanmış en provokatif çıplaklardan biriydi. Bu sahnede, Leonardo insan aklına “uygun”, seksi ve kışkırtıcı bir beden fikrini öneren bir çıplaklığı temsil ediyor.

Da Vinci’nin tasvirlerinde, kadınlar sadece güzel değildi…

Sanatçının kadın vizyonu, birçok çağdaşı için küfürün sınırlarını zorladı. Yine de, şaheserler yaratmasına ve o sırada kadının temsil edilme şeklini değiştirmesine izin verdi. Kadınlara gizemli, ulaşılmaz, tatlı, şehvetli, zor, belirsiz ya da ironik olarak gösterdi, ama en önemlisi, onlara her zaman büyük ölçüde psikolojik içgüdüleri açığa çıkaran bir ruh ve karakter gösterdi.

Kaynakça:http://www.dailyartmagazine.com/da-vincis-female-representation/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir