Klimt’in Işıl Işıl “Altın Dönem”i

Avusturyalı ressam Gustav Klimt, en ünlü Sembolist sanatçılardan biridir. Başarılı kariyeri boyunca akademist akımıyla verilen eserlerden, hayatından çizimlerden ve hatta dekoratif sanatsal objelerden oluşan bir portföy geliştirmiştir. Yine de en ünlü eserleri Altın Dönem esnasında ürettiği ışıl ışıl ve yaldızlı eserleridir. İşte Gustav Klimt’in Altın Dönemi!


Çeviren: Betül Kap

Adele Bloch-Bauer’in Portresi tablosu detayları

Klimt’in bu parlak dönemi sadece 10 yıl sürse de ressamın sanat anlayışını karakterize etmiş ve modern sanatın en bilinen ve sevilen tabloları haline gelmiştir.

Arka Plan

Gustav Klimt’in profesyonel kariyeri 1880 yılında kardeşi ve bir arkadaşıyla beraber “Company of Artist“i kurması ile başladı. Genellikle Viyana çevresinde duvar resimleri yapıyordu. Bu büyük ölçekli, halka açık tablolar başlangıçta akademizm akımıyla ortaya konmuş klasik konulara sahip eserler olsa da aslında birçoğu Klimt’in Ayrılıkçı Hareket‘teki (Secessionist Movement) rolünü ve daha sonra geçeceği avangard Altın Evresini önceden haber verir nitelikteydi.

Viyana’daki Ayrılıkçı Hareket Binası (Photo: Jorge Royan via Wikimedia Commons CC BY-SA 3.0)

Klimt, 1897’de Ayrılıkçı Hareket’i kurdu. Viyana’nın geleneksel içe kapalı sanat anlayışını reddeden Klimt ve diğer Ayrılıkçılar, Viyana’nın çağdaş sanatçılarına eserlerini paylaşmaları için bir platform sunuyordu. Bu özgürleştirici hareket, Klimt’e sanatının temellerini atması ve Art Nouveau ve Arts and Crafts akımından ilham alan Sembolist bir tarz geliştirmesi noktasında ilham kaynağı oluyor ve bir ortam oluşturuyordu.

Klimt’in resim tarzı gittikçe modernleştikçe, materyale yaklaşımı da aynı ölçüde modernleşti. Hareketin ilk yıllarında Klimt çalışmalarına altın yapraklar eklemeye başladı ve bu da kariyerinin en başarılı ve parlak döneminin başlangıcı oldu.

Altın Dönem

İlk Örnekler

Pallas Athene genellikle Klimt’in Altın Döneminin ilk eseri olarak kabul edilir. 1898’de tamamlanan bu yağlı boya tablo, zırhla kaplı Yunan tanrıçası Athena’nın meydan okuyan bir pozunu tasvir etmektedir. Bu eser ressamın önceki eserlerinde var olan klasik özelliklere sahip olsa da altının cesurca kullanımı ve desenlerin sıklığı Klimt’in gelecek çalışmalarına işaret etmektedir.

“Pallas Athena, 1898 (Photo via Wikimedia Commons Public Domain)

Altın Dönemin ilk eserlerinden bir diğeri de Judith I. adlı eserdir. Klimt’in sonraki eserlerinde sıkça olduğu gibi bu tabloda da bir kadının portresi tasvir edilir. Etrafında desenlerle altın bir arka planın önünde dururken tasvir edilen kadın İncil’de yer verilen, Holefernes’i ve istilacıları öldürmesiyle bilinen Judith’tir. Bu eserde Judith erotik bir şekilde tasvir edilmiştir ki bu yaklaşım Altın Dönem boyunca süregelecektir.

“Judith I,” 1901 (Photo: Gemeente Museum via Wikimedia Commons Public Domain)

Klimt 1902 yılında yaptığı Beethoven Frizi eseriyle Altın Döneme iyice yoğunlaşır. Bu 2 metrelik tablo 14. Viyana Ayrılıkçı Hareketi sergisi için yapılmıştır. Klimt 9. senfoninin görsel bir yorumunu ortaya koyarak adeta Alman besteci ve piyanist Ludwig van Beethoven’a hürmetlerini sunar. Ayrıca zaman içinde Klimt’in Altın Dönem tablolarını karakterize edecek olan mistik motiflere ve süslemelere de yer verilir.

Detail of the “Beethoven Frieze,” 1902 (Photo via Wikimedia Commons Public Domain)

Dönemin Zirve Eserleri

Klimt’in Altın Dönemi şu 3 eserle zirveye ulaşmıştır: Adele Bloch-Bauer’ın Portresi, Stoclet Frizi, Öpücük.

Başarılı bir ressam ve Viyana çağdaş sanat ortamının en önde gelen isimlerinden biri olan Klimt, sık sık üst sınıf kadınların portrelerini çizmekle görevlendiriliyordu. Bu portrelerin en meşhurlarından biri, zengin Yahudi bir bankacının eşi olan Adele Bloch-Bauer’in portresidir (1970). Tablo, Klimt’in çağdaşlarından birinin portresi olsa da aslında yoğun altın kullanımı portreye Bizans dönemi mozaiklerini hatırlatan soyut bir his vererek “yeni Viyana kadını”nın zamansız asaletini yansıtmaktadır.

“Adele Bloch-Bauer I,” 1907 (Photo: Neue Galerie via Wikimedia Commons Public Domain)

Klimt 1905 ve 1911 yılları arasında Brüksel’deki Stoclet Sarayı’nın yemek odasına mozaik yapmak için görevlendirildi ve böylelikle Stoclet Frizi olarak bilinen 3 muazzam mozaik ortaya çıktı. Tüm serinin odak noktası, Hayat Ağacı‘nın dönen sarmal dallar, karmaşık desen çalışmaları ve antik sanattan esinlenen sembolik motifler ile biçimlendirilmiş tasviridir. Zarif bir dansçı ve Öpücük tablosundaki sevgililere çarpıcı bir şekilde benzeyen bir çift, Hayat Ağacı’nı tamamlar niteliktedir. Klimt bu büyük frizleri altın detayları ile süslemiştir.

Hayat Ağacı detayları 1905-1909 (Photo: The Yorck Project via Wikimedia Commons Public Domain)

Klimt’in muhtemelen en ünlü eseri olan Öpücük ise 1908 yılında tamamlanmıştır. Bir erkek ve bir kadın ışıl ışıl çiçeklerden oluşan bir kompozisyon içerisinde huzurla sarılırken tasvir edilir. Kontrast desenlerle bezeli ve ağırlıklı olarak yaldızlı formlardan oluşan tablo, Klimt’in Altın döneminin dekoratif odağını oluşturmaktadır.

Öpücük. 1907-1908 (Photo: Google Arts & Culture via Wikimedia Commons Public Domain)

Son Eserleri

1911 yılına gelindiğinde Klimt, eserlerini altın yapraklar ile süslemeyi bırakmaya başlamıştı. Kakma motifleri veya örme duvar halılarını hatırlatan detaylara son vererek bunların yerine kompozisyonlarına sürekli değişen renkleri eklemeye başladı.

“Ölüm ve Yaşam,” ca. 11910-1915 (Photo: Google Arts & Culture via Wikimedia Commons Public Domain)

Klimt öldüğü yıl olan 1918’e kadar bu tarzda çalıştı. Bu eserler portföyünün önemli bir parçası olarak kalırken (Ölüm ve Yaşam, 1911 Roma’daki Uluslararası Sanat Sergisinde birincilik ödülü aldı), Altın Dönemde ortaya koyduğu ışıltılı eserler diğerlerinin arasından sıyrılarak öne çıkan eserler oldu.

KAYNAK: https://mymodernmet.com/gustav-klimt-golden-phase/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir