Sanat Tarihindeki En Korkunç Eserler

Kafatasları, gülen örümcekler ve o ünlü ÇığlıkHazırladığımız bu korkutucu resimler koleksiyonu hem gözlerinizi kamaştıracak hem de tüylerinizi ürpertecek! Hazırsanız sanat tarihindeki en korkutucu resimler olarak adlandırılan bu tablolara göz atalım.

Korkutucu Resimler: Natürmort

Paul Cézanne, “Kafatası Piramidi’,” 1901

Çağdaş ressam Paul Cézanne, Kafatası Piramidi’ni yüzyılın yıldönümünde yaptı. Kafatası resmederek, daha geleneksel olan meyveler ve şişeler kullanan natürmort sanatçılarına netameli bir seçenek sunuyor.

Post-Empresyonizm akımında tüyler ürpertici resimler olağan değilken antik zamanlardan beri ressamlar kafatası gibi ölümü sembolize eden objeleri kompozisyonlarında kullanmışlardır. Bu tarz, Latince kökenli olan memento mori yani öleceğini hatırla kalıbını ele alan hayatın doğal akışta fani olduğunu gösteren çalışmalara odaklanmıştır.

Cézenne, yaşlandıkça ölümden daha da büyülenmeye başlamıştı. 1898’den öldüğü yıl 1905 yılına kadar kafataslarından pek çok natürmort tablolar yaptı. Tasvirlerinin çoğu sadece kemik objelerine dayanmasa da Kafatası Piramidi kemiksel yapıyı ön plana alıp seyircileri ölümle yüzleşmeye zorlamış sonuç olarak ölüm üzerine düşündürmüştür. Sanat tarihi uzmanı Françoise Cachin şöyle demiştir, “Bu kemik görüntüleri izleyiciye saldırıp yerli natürmort tablolarının olağan haliyle çelişen bir iddia sergiliyor.”

Mitolojik Yaratık

Francisco Goya, “Çocuklarını Yiyen Satürn,” c. 1819-1823

İspanyol sanatçı Francisco Goya, 1819 ve 1823 yılları arasında 14 parçadan oluşan “Kara Tablolar” adlı serisini oluşturdu. Bu korkutucu resimler arasında ünlü tablosu Çocuklarını Yiyen Satürn de yer alıyor. Bu tablo kendi çocuğunu iştahla yiyen bir babanın tasviri.

Roma mitolojisine göre Satürn (Yunan mitolojisinde Kronos) Titanların başıydı. Satürn evrenin hükümdârı olmak için babası Caelus’u tahtan indirdi. Öz çocuğunun da aynısını yapacağından korkarak doğumlarından kısa süre sonra bütün çocuklarını teker teker öldürdü ve yedi. Goya bu tabloda da bu vahşeti resmetmiştir.

Goya bu seriyi halka açmak için oluşturmamıştı. Aslında kendi evini dekore etmek için kullanacaktı. Çocuklarını Yiyen Satürn’ü nereye koyacaktı dersiniz? Yemek odasına!

Bir İntikam Hikâyesi

Artemisia Gentileschi, “Judith Holofernes’in Başını Keserken,” 1614-1620

Barok akımının sanatçısı Artemisia Gentileschi’nin tabloları, derin renk tonlarıyla, muhteşem gölgelendirme ve aydınlanmalarla ve en önemlisi de acı çeken kadınların intikam almak istemesi ve almasıyla karakterize edilir. Bu yaklaşımı en belli eden örneklerden biri Judith Holofernes’in Başını Keserken tablosudur. Bu sanat eseri eski Ahit’te geçen intikam peşinde koşan bir dulun tehditkâr bir adamın başını kesmesini anlatan bir hikâyeden esinlenilmiştir.

Bağlamsallaştırıldığında (İncil bağlamında), Gentileschi’nin kanlı sahneyi ayrıntılı olarak tasvir etme kararı, özellikle dramayı seven Barok sanatçılar için pek de sıra dışı değildir. Judith Holofernes’in Başını Keserken’i dönemin diğer kinayeli tablolarından ayıran özellik katledilen Holofernes’in, Agostino Tassi’ye yani Gentileschi’ye 17 yaşındayken tecavüz eden bir İtalyan sanatçıya çarpıcı bir benzerlik taşımasıdır. Bu yüzden Gentileschi büyük olasılıkla bu tabloyu tüyler ürpertici parça haline getirmiştir.

Elektirikli bir Vaka

Andy Warhol, “Büyük Elektrikli Sandalye,” 1967

1960’ların başında Pop Art’ın kurucusu Andy Warhol, serigrafi baskının öncüsü oldu. Serigrafik yöntem, sanatçının tuval üzerine resimlerini kâğıda aktardığı mekanik bir baskı yapımı sürecine deniyor. Akrilik boya ve serigrafi yönteminin bir kombinasyonu kullanılarak yapılan çalışmalar, sanatçının fotoğraflarını “seri üretilmiş” işler olarak çevirmesine olanak sağladı.

Warhol’un çoğu ünlü serigrafik tabloları ünlüleri ve günlük objeleri içerse de 1962 yılında Ölüm ve Felaketler serisine başlayınca ortaya ürpertici tablolar çıkmaya başladı.

Yıkıcı araba kazalarından zehirli ton balığı kutularından Julius ve Ethel Rosenberg’in idam edildiği hapishanede çekilen bir basın fotoğrafından esinlenen bir tablo olan Büyük Elektrikli Sandalye’ye her şeyi içeren bu eser koleksiyonu, Warhol’un güncel olaylara duyarsızlaşmasını ve ürkünç olaylara yönelmesini anlatıyor.

“Mide bulandırıcı bir tabloyu tekrar tekrar gördüğünüzde etkisini yitiriyor.” diyor Warhol.

Gizemli Anılar

Frida Kahlo, “Niña con mascara de muerte” 1938

Meksikalı ressam Frida Kahlo, 55 otoportreden oluşan koleksiyonuyla tanınıyor. En bilinen otoportreleri olan yetişkin hâllerini resmetmesinin yanı sıra çocukluğunu da resmetmiştir. Bu tablo Ölüm Maskesi ile Kız olarak adlandırdığı tablosudur.

Bu tuhaf parça, çorak bir manzaranın önünde duran genç bir kızı tasvir ediyor. Elinde bir adet sarı çiçek tutuyor ve yüzünde de kafatası maskesi bulunuyor. Bu iki obje de Ölüler Günün’ne ait karakteristiklerdir. Bu sayede Kahlo, izleyiciyi ölümle ilgili temalar üzerine düşünmeye teşvik eder. Son olarak, ayağının dibinde duran canavarca bir maske, tüyler ürpertici bu tabloya daha da fazla gizem katıyor.

Ölüm Maskesi ile Kız 1938 yılında Diego Rivera ile dramatik boşanmasından bir yıl önce resmedilmiştir. Bu dönemde yaptığı birçok resim gibi bu parça da Kahlo’nun soyutlanma ve yalnızlık hislerinden esinlenmiştir.

“Genelde yalnız olduğum için oto porte yapıyorum çünkü en iyi bildiğim kişi kendimim” diyor ünlü sanatçı.

Ürkünç Börtü

Odilon Redon, “Gülen örümcek,” 1887

1887’de Fransız Sembolist sanatçı Odilon Redon, on bacaklı sıra dışı bir örümceğin litografisi olan Gülen Örümcek‘i yaptı. Eklediği bacakları bir kenara bırakmak gerekirse bu örümceğin en tuhaf yanı, sanatçının bir dizi minik dişle tasvir ettiği rahatsız edici sırıtışı diyebiliriz.

Gülen Örümcek, 1870 ve 1890 yılları arasında Radon’un yarattığı noire ya da kara tablolardan biridir.  Karakalemle ve taşbaskı olarak işlenen bu parçalar, sanatçının karanlığa olan ilgisini gösteriyor ve en önemlisi hem renk hem de konu açısından karanlıkla nitelendiriliyor.

“Siyah en esas renk. Bir varlığın canlılığını, enerjisini, zihnini, ruhundan bir şeyi, duyarlılığının yansımasını aktarır. Herkes siyaha saygı duymalı. Hiçbir şey onu ortalık malı yapamaz. Göze hoş gelmiyor ve hiçbir hissiyat uyandırmıyor. Paletin veya prizmanın en güzel renginden çok daha fazla gözden çok zihnin temsilcisidir.” diyor Rendon.

Bir Çığlık Geçti

Edvard Munch, “Çığlık,” 1891

Ekspresyonist sanatçı Edvard Munch, karanlık ve kasvetli tabloları ve baskılarıyla ünlüdür. 1893’ten 1910 yılına kadar ünlü Çığlık’ın da yer aldığı 4 tablodan oluşan serisini oluşturdu.

On yedi yıl süren bu süre zarfında Munch Çığlık’ı yeniden yarattı. Bu sefer mum boya, tempera boya ve yağlı pastel boyalarını kullandı. Ortam her iki tabloda da farklılık gösterse de her biri aynı konuyu içeriyor: bir köprüde duran ve çığlık atarken yüzünü tutan gizemli bir figür.

Tablo kabustan fırlamış gibi gözükse de aslında gerçekten var olan bir yerden ve özellikle korkutucu bir fenomenden esinlenilmiştir.

“Bir akşam bir patikada yürüyordum, bir yanımda şehir ve aşağıda fiyort vardı. Kendimi yorgun ve hasta hissettim. Durdum ve fiyorda baktım. Güneş batıyordu ve bulutlar kan kırmızıya dönüyordu. Doğanın içinden geçen bir çığlık hissettim. Sanki çığlığı duymuşum gibi geldi. Bu resmi boyadım. Bulutları gerçek kan gibi boyadım. Renk çığlık attı. Bu Çığlık oldu.” yazdı Munch günlüğüne.

Kâbus

Henry Fuseli, “Kâbus,” 1781

Henry Fuseli on dokuzuncu yüzyılda Romantizm akımının önde gelen isimlerinden biridir. Fuseli, en ünlü tablosu Kâbus’ta bilinçaltının ürkünç tarafını didikliyor.

Bu tüyler ürpertici sanat eseri, vücuduna karabasan konmuş uyuyan bir kadını gösteriyor. Kırmızı kadife bir perdenin arkasından beliren hayaletimsi bir at, karartılmış arka planın algılanabilen tek kısmını oluşturur.

Çoğu sanat tarihçisi Kâbus’un Alman halk hikâyelerinden esinlendiğine inanıyor. Efsaneye göre yalnız uyuyan erkekler at hayaletleri tarafından ziyaret edilirken, yalnız kadınlar iblisler tarafından ele geçirildi. Fuseli, kompozisyona bu iki ürkütücü figürü dahil ederek, kâbusun tezahürünü temsil ediyor.

Ucube Kadın

Michelangelo Merisi da Caravaggio, “Medusa,” 1597

Caravaggio, korkunç tablosu için antik Yunan mitolojisinin Medusa’sından yararlandı. Bronz elli ve sayısız zehirli yılandan oluşan saçlarıyla bilinen kadın Medusa’nın kesilmiş kafasını resmediyor. Efsaneye göre, ona göz ucuyla bakanları bile taşa dönüştürüyor. Medusa, Yunan tanrısı Athena tarafından lanetlenerek zehirli bir yaratığa dönüştürür.  Zeus ve prenses Danae’nin oğlu Perseus, Athena’nın verdiği kalkanla Medusa’nın kafasını keser.

Caravaggio, Medusa tablosunun iki farklı versiyonunu yaptı. Biri 1596’da ve 1597’de yapıldı. Caravaggio bir ayna kullanarak Medusa’nın kafası yerine kendi kafasını çizmiştir. Onun dehşet dolu ifadesine karşı bağışıklığını göstermek için böyle bir yola başvurmuş. Başı kesilmiş olmasına rağmen, Medusa’nın hâlâ bilinçli görünmesi için son korkunç anlarını yakaladı. Boynundan akan kanlar, ardına kadar açılmış ağzı ve dişleriyle resmedilmiş.

Sürreal Manzara

Hieronymus Bosch, “Dünyevi Zevkler Bahçesi,” c. 1500-1505

Beş yüz yıl önce yaşamış olmasına rağmen Hieronymus Bosch hâlâ dehşetin ustası olarak kaldı. Erken Hollanda Rönesansı sanatçısı, fantastik ve ürkütücü Dünyevi Zevkler Bahçesi gibi uhrevi ortamların gerçeküstü resimleriyle tanınır.

Bu altüst olmuş üç parçanın kökenleri hakkında çok az şey bilinmesine rağmen, Bosch’un en ses getiren sanat eseri olmaya devam ediyor. Melez hayvanları, hayal ürünü makineleri ve aradaki her şeyi içeren kaotik resim, özellikle ayrıntılı olarak incelendiğinde, göz alıcı tuhaflık ile kâbusu tetikleyen dehşet arasında mükemmel bir denge kuruyor.

Hieronymus Bosch, “Dünyevi Zevkler Bahçesi,” c. 1500-1505 (yakından)

İncil’in Yaratılış Hikâyesi’nin tuhaf bir yorumu olan Dünyevi Zevkler Bahçesi, sürreal bir anlam verildiğinde her konunun korkutucu olabileceğini kanıtlıyor. Böylece korkutucu resimler arasında yerini alıyor.

Kaynakça: https://mymodernmet.com/scary-art/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir