Haritacılık, dünya haritalarının bir ürünüdür ve neredeyse hiç kullanımdan kalkmamıştır. Haritacılık hem bilim hem de sanat olarak düşünülebilir. Peki ama böyle düşünülmesinin sebebi nedir? Gelin sanatsal haritacılık aracılığı ile eski büyüleyici haritaları keşfederek coğrafya ve sanat arasında bir geziye çıkalım.
Çeviren: Simge Şahin
Sanat Eserleri Olarak Haritalar
Haritacılık bir bilimdir çünkü dünyanın tam olarak bir kopyasını çıkarır ve onun bilgisiyle birlikte gelişir. Haritacılığı günümüzde hâlâ kullanıyoruz. Teknoloji ürünü olan GPS (Küresel Konumlama Sistemi) dünya haritalarına ve çizimlerine dayanır.
Haritalar, farklı amaçlar için yapılmıştı. İlk başta yolları kaydetmek ve bölgeleri çizmek içindi. Sonunda gemi rotalarını hatırlamada, kaynakları bildirmede, sınırları belirleme ve farkına varmada, sayısız başka amaçlar için son derece kullanışlı hale geldi. Bunlar, her zaman dünyanın güncel bilgilerine göre oluşturulan ve genellikle dünyanın tek bir bölümüyle sınırlı olan bu kadar çok farklı harita türünün olmasının nedenleridir.
Haritacılık başlarda bir meslek değildi. Haritaları çizenler kaşifler, sanatçılar veya her ikisiydi. Bu nedenle haritaların sadece yararlı olmasını değil aynı zamanda güzel olmasını da istediler. Haritacılık bu yüzden ayrıca bir sanattır.
Bu yüzden haritalar yüzyıllar boyunca güvenilir ve gerekli araçlar olduğu kadar sanat eseri hâline de geldiler. Özellikle matbaacılığın doğuşundan önce yapılan haritalar, el yapımı oldukları için eşsiz ve özel sanat ürünleridir. Haritacılık, Gutenberg’in matbaa devriminden sonra bile büyük zorluğu yüzünden sanat olarak kaldı ve değişmedi. Peki bu zorluk nedir? İki boyutlu bir düzlem üzerine küresel bir yüzey nasıl resmedilir?
Sanat ve bilim uyum içindedir, dünyayı tam olarak yansıtır ve güzel bir şey resmeder.
İlk Çağlar
Yolları kaydetmek için yapılan basit haritalar, muhtemelen insan ırkının doğuşundan beri yapılıyor. O zamanlar Babil’de araştırmacılar şüphesiz ki geniş çaplı çalışmaları sayesinde daha detaylı haritalar üretme becerileri kazandılar.
Haritacılığın ilk gerçek gelişimi, Antik Yunan’da görüldü. Ünlü filozof Anaksimandoros büyük olasılıkla ilk haritacıydı. Klaudyos Batlamyus ve onun jeosantrik anlayışı sayesinde haritacılık başka bir atak kazandı. İnsanlar, evrenin merkezindeki olağanüstü dünyayı tanımak istediler. Günümüzde Batlamyus’a ait gerçek bir harita yok fakat araştırmacılar onun kitaplarındaki bilgilere dayanarak benzer işler yapabiliyor.
Orta Çağ
Hristiyan kültürü başka alanlarda olduğu gibi bu konuyu da son derece etkiledi. Bu etki tamamıyla yeni bir anlatım ve anlayış doğurdu. Kudüs başlı başına en çok tercih edilen konulardan biriydi ve dünya resmedildiğinde dünyanın merkezi olarak görülen Kudüs, genelde haritanın ortasında konumlandırılırdı. Sanatçılar Asya’nın yukarda, Avrupa’nın sol alt, Afrika’nın sağ alt tarafta olduğu ‘’T-O haritası’’ denilen haritalar yapmaya başladılar. Dikey bir çizgi olan Nil Nehri ve yatay bir işaret olan Akdeniz, bölgeleri ayırdı. Bununla bir ‘’T’’ oluşturdular. Her şeyi çevreleyen, dairesel bir nehre benzeyen okyanus da ‘’O’’ idi.
En Eski Harita
Hayatta kalan en eski haritalardan biri, kağıt üzerinde bulunan gerçek bir harita değildir. Bu harita Madaba Haritası adında Filistin Eriha’da bulunan bir mozaiktir. Bizans İmparatorluğu süresinde Orta Doğu haritasını gösterir. Tarihçiler; bunun, kutsal toprakların en eski tasviri olduğunu düşünüyor. Madaba Haritası Ürdün Saint George Kilisesi zemininde yer almaktadır.
Rönesans Haritaları
16. yüzyılda değişik faktörler haritacılık biliminin gelişimini etkiledi.
İlk olarak o yüzyıl, denizcilerin ve kâşiflerin zamanıydı. İkinci olarak o dönem, tüm Avrupa’da ve özellikle İtalya’da Rönesans’la aynı zamana denk gelmişti. Üçüncü olarak da matbaanın icadı büyük çapta üretim yapma imkânı sağladı.
Amerika’nın Avrupalılar tarafından keşfi tabii ki bu konuda kritik bir rol oynadı. O zamandan sonra “daha büyük bir dünya” resmedilmeliydi. Haritacılar daha önce adı geçen zorluğu kabul ederek düzlem küreler oluşturmaya başladılar: 3 boyutlu bir dünya 2 boyutlu bir ortamda nasıl resmedilir?
Rönesans’tan söz etmişken Leonardo da Vinci’yi göz ardı etmek olmaz. Bu probleme kendi kişisel çözümünü, her yarım küreyi 4 ‘’üçgen’’e bölmeyi önerdi.
Bununla birlikte, en ünlü haritacı büyük olasılıkla Gerard Mercator’du. 1512’de Almanya’da doğdu ve bu bilim dalına birçok yenilik getirdi. İlk olarak haritadaki meridyen ve paralellerin yatay ve dikey çizgiler hâlinde olan farklı bir tasarımını oluşturdu. Daha sonra bir harita koleksiyonunu “atlas” olarak adlandırdı. Son olarak özellikle hayatının son yıllarında, 18 sayfa genişliğinde bir dünya haritası oluşturdu ve tasarladığı ayrıntılı atlasın 2 bölümünü yayınladı.
Yakın Çağ
17. yüzyıldan beri haritalar daha az sanatsal nesneler ve daha kullanışlı araçlar haline geldi fakat birkaç istisna var. Haritalar alaycı provokasyonlara bile dönüşebilir!