Sanatta Rückenfigür: İzleyiciye Sırtı Dönük Olan Figürler

Resim sanatında sırtı izleyiciye dönük, karşısındaki açık alana doğru bakan figürlerin tasvir edilmesine Rückenfigür denir. Rückenfigür terimi, 19. yüzyıl Alman romantizmi tarzından doğmuştur. Rückenfigür, manzara içerisine yalnız bir insan figürünün sırtı izleyicilere dönük olarak yerleştirilmesi tekniğidir. Önde gelen uygulayıcısı ise ressam Caspar David Friedrich’tir.

Rückenfigür eserlerine bakanlar, hem insan figürünün dışındaki manzaraya çekilir hem de resmedilen insan için bir şeylerin yolunda gitmediğini sezinler.

Caspar David Friedrich, Sis Denizi Üzerindeki Gezgin

Sis Denizi Üzerindeki Gezgin, örnek niteliğinde romantik bir sanat eseridir. Estetik, 1789’un kanlı Fransız Devrimi’ne kısmen katkıda bulunan Aydınlanma değerlerine tepki olarak başlamıştır. Avrupa’nın her tarafında yazarlar, sanatçılar ve müzisyenler dikkatini duygu ve hayal gücüne çevirmiştir. Doğanın 19. yüzyıl Avrupalılarından daha güçlü olması önemli bir konu hâline gelmiştir.

Figür ve doğa arasındaki ilişkide gizli bir takım arzuları ve özlemleri fark ederiz. Friedrich, bu özellikleri tuvalinin ortasına uçsuz bucaksız ve bilinmeyen bir bölgeye bakan bir adamı yerleştirirken örnek olarak göstermiştir. Rückenfigürler her zaman geleceğe bakar ancak bu gelecek, geçmişin izlerini taşır. Geçmişteki arzularımız, özlemlerimiz ve karşımızda duran gelecek…

Caspar David Friedrich, Doğan Güneşi Karşılayan Kadın

Yine bir Caspar David Friedrich resmi olan Doğan Güneşi Karşılayan Kadın, 1818-1820 tarihleri arasında yapılmıştır. Ressam annesini daha 7 yaşındayken kaybetmiştir. Kız kardeşlerini de geçirdikleri hastalık yüzünden çok genç yaşta kaybetmiştir. Ressam 13 yaşındayken ise abisi Johann, onu buz tutmuş bir göle düşmekten kurtarır ancak kendisi hayatını kaybeder. Ressamın yaşadıkları resimlerine de yansımıştır. Ancak bu resim biraz farklıdır; 1818, hayatına Caroline Bommer’ın girdiği yıldır, çift aynı yıl evlenir. Ellerini iki yana açmış doğan güneşi karşılayan kadının Caroline Bommer olduğu düşünülür.

Bir başka Rückenfigür örneği ise 1956 tarihli Sürrealist ressam Kay Sage’nin Geçit adlı resmidir.

Kay Sage, Geçit, 1956

Sırtı bize dönük kayalıklarda oturan bir kadının üzerindeki elbise beline doğru kaymış gibi görünür. Önündeki manzarada çorak topraklar, susuzluktan çatlamış gözükür. Ancak gökyüzünde yağmur bulutları bulunmaktadır.

Rückenfigür resimlerinde izleyici, sadece manzaranın içine çekilmekle kalmaz aynı zamanda figürün duygusal durumunun da içine çekilir. Çoğunlukla melankolik ama aynı zamanda huşu içinde olan, paradoksal bir ruh hâli içine çeker izleyicileri. Rückenfigür tekniğinde amaç, izleyicileri figürle birlikte aynı manzaraya yöneltmek ve aynı deneyimi yaşamalarını sağlamaktır.

En gizemli Rückenfigür örneği olarak karşımıza çıkan tablo ise Rene Magritte’in Kopyalanmamış adlı resmidir.

Rene Magritte, Kopyalanmamış

Resimde ayna karşısında ayakta duran adamın yüzünü aynadan görmeyi beklerken sırtını yani resme bakarken bulunduğu yerdeki görüntüsünü tekrar görürüz. Buna rağmen aynanın önünde duran kitap ise adamın aksine olması gerektiği gibi yansımıştır.

Yansımasını gördüğümüz kitap Edgar Alan Poe’nun tamamlanmış tek romanı olan Arthur Gordon Pym’in Öyküsü‘nün Fransızca baskısıdır. Resimde yüzünü göremediğimiz adamın Magritte’in arkadaşı ve patronu sürrealist şair Edward James olduğu düşünülmektedir.

Figürlerin sadece sırtını gördüğümüz tablolar sakinlik, belli belirsiz bir hüzün ve yalnızlık taşır. Ancak Magritte’in dünyası çok farklıdır. Magritte, resimde bizi gerçeklik labirentinde dolaştırır. “Gördüğümüz her şey başka bir şeyi gizler. Daima gördüklerimizde neyin gizlendiğini görmek isteriz. Gizlenmiş ve görünür olanın bize göstermediğine ilgi var. Bu ilgi oldukça gizli bir duygu, gizli görünen ve mevcut olan arasında bir çeşit çatışma şeklinde olabilir.” diye bahseder bu durumdan Magritte.

Resimde aynadan yansımasını gördüğümüz romana gelince Nantucketli Arthur Gordon Pym’in Öyküsü, genç Pym’in Grampus adlı balina gemisinde yaşadıklarını anlatır. Pym’in Güney Kutbuna yolculuğu sırasında gizemli bir şekilde aniden sona erer. Okuyucuların ve eleştirmenlerin ürkütücü bulduğu roman, bir boşlukta sona erer. Bir Poe hayranı olan Magritte’in neden bu romanı seçtiği çok tartışılmıştır.

Şimdi sizleri daha çok Rückenfigür resimleriyle başbaşa bırakalım.

Axel Krause, Teras, 2014, Gallery LVS
George Caleb Bingham, Lighter Relieving a Steamboat Aground, 1847
Berthe Morisot, Abiyesi İçindeki Kadın, 1875 -1880
Vincent van Gogh, A woman with a spade, seen from behind, 1885
Vilhelm Hammershøi, Uzun Pencereler, 1913
Salvador Dali, Penceredeki Figür, 1925
Andy Warhol, Konser Salonunun Görüntüsü, 1940
Caspar David Friedrich, Sahil Kenarında Ayın Doğması, 1821

Yıllar geçtikçe bu teknik hem fotoğrafta hem de sinemada önemli bir yere sahip olmuştur. Sinema afişlerinde de sık sık karşımıza çıkar.

Inception Film Afişi

Rückenfigürün sinemada kullanımı da resimlerde olan kullanımla aynı etkiyi vermeye yöneliktir: Figürlerin karşılarında bulunan manzara içinde konumlanışı ve manzara ile olan karşılıklı etkileşimleri.

Kış Uykusu (2014) dir. Nuri Bilge Ceylan
Ahlat Ağacı (2018) dir. Nuri Bilge Ceylan
Chocolat (2000) dir. Lasse Hallstörm
The Sacrifice (1986) dir. Andrei Tarkovsky

Kaynak: 12

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir