Ev taşımak bir uğraş, öyle değil mi? Kolilemek, gereksiz ama sevilen eşyaları atmak, kış kıyafetleri dolu kolileri göndermek… Sonra, arkamızda bıraktığımız dünyanın nostaljiyle birleşip yenilik duygusuyla karışık bir heyecan gelir her zaman. Belki ressamların odasına dalıp gitmek kendi küçük odacıklarımızdan uzaklaşmamıza yardımcı olur, ne dersiniz? Hazırsanız işte ünlü ressamların çizdiği yatak odaları.
Her Zaman Açık Bir Kapı Vardır!
De Hooch’un çizdiği çoğu resme bakınca ev hayatının onun bir parçası olduğunu görüyoruz. Buradan da çevresindekileri incelemekte uzman olduğunu anlayabiliriz. Bir odanın de Hooch’a ait olduğunu nereden mi anlarız? Genellikle resimlerindeki camlar ya da kapı açık olur da oradan! Böyle yapması resimdeki perspektifi derinleştirmekle birlikte misafirperverliğin ve saf hayatın sembolik bir mesajıydı da. Açık camdan ya da pencereden gözüken manzaranın belli bir sanat tarihi terimi bile var. Lehçe’de göz atmak anlamına gelen doorkijkje.
Yatak Odan Ünlü Olunca…
Bu resim, muhtemelen özel bir yatak odasını tasvir eden en ünlü resimdir. Van Gogh, buradayken hissettiği sakinliği hatırlamak için bu resmi çizmişti. Kardeşi Theo’ya yazdığı mektuptan görüyoruz ki kullandığı renkler keyfî değildi.
“Salt duruşu bu farklı renklerde tasvir etmek istedim ve bu yüzden duvar için soluk, leylak rengini; parkeler için pürüzlü, soluk kırmızıyı; sandalye ve yatak için krom sarısını, yastık ve çarşaf için soluk limon yeşilini; battaniye için kan kırmızısını, lavabo için turuncuyu ve pencere için yeşili seçtim.” der Vincent van Gogh kardeşi Theo’ya gönderdiği mektuplardan birinde. Vincent van Gogh’un mektupları.
Odan Emniyet Demek Olunca…
1899 yılında Felix Vallotton, Alexandre Berheim’ın kızı dul Gabrielle Rodrigues-Hénriques ile evlendi. Alexandre Berheim, Berheim-Jeune Galerisi’nin kurucusu olmanın yanı sıra çok başarılı bir sanat tüccarıydı. Bu evlilik, Quartier Latin’dan ayrılıp Seine’in sağ kıyısındaki yeni evi Gare Saint-Lazare’da yeni bir apartman dairesine yerleşmenin yanı sıra Gabrielle’in önceki evliliğinden olan çocuklarını da evlat edinmesi demekti. Öte yandan Felix, bunların hiçbirinden şikâyet etmiyordu. Bu evlilik ona maddi güvence getirdi ve böylece kendini tamamen resim yapmaya adadı. Artık hayatını idame ettirebilmek için saçma sapan işlerde çalışma fikri de silinmiş oluyordu. Bunun yanında, Berheim ailesiyle olan bağlantısı, kendi resimlerinin de içinde olduğu, Nabilere adanmış özel bir sergi açmasına da müsaade etti.
Odan Toplantı Alanı Olunca…
Münih’teki bir cadde olan Ainmillerstrasse, 20. yüzyılın başında sanatsal bohemin has yeriydi. Rilke, Schonberg, Marc arasında 1908’de birlikte taşınan Wassily Kandinsky ve Gabriele Münter de vardı. İkili, 1902’de Kandinsky’nin öğretmen olarak çalıştığı “Phalanx” sanat okulunda tanıştı.
Odan Seni Keyiflendirdiğinde…
Gwen, 1907 ve 1909 yılları arasında 87 Rue du Cherche-Midi’de bir tavan arasında yaşadı. Mektuplarındaki itiraftan da görüyoruz ki burayı pek severdi.
“Söylemem gerekir, odam bana öyle bir mutluluk veriyor ki. Yemeklerimi pencerenin yanındaki masada yiyorum. Akşamları odam bana adeta olağanüstü bir haz veriyor.”
John’un kariyeri süresince çizdiği iç mekân serisinden biri olan bu resimde, Gwen’in resimlerine nüfuz eden mutluluk verici rahatlığı sezebiliyoruz ve 17. yüzyıl Hollandalı iç mimarların etkisini de görebiliyoruz.
Odandan Kaçmak Zorunda Olunca…
Burada Freud, kendini yatakta yatan, Guinness Bira varisi Leydi Caroline Hamilton Temple Blackwood ile birlikte resmetmiştir. Her ikisi de tedirgin ve huzursuz gözüküyor. Resim, Freud ilk karısından boşanıp Leydi Caroline ile kaçtıktan kısa bir süre sonra yapılmıştı. Öte yandan, Lucian ve Caroline’ın ilişkisi uzun sürmemiş ve Leydi Caroline, Freud’u terk etmişti. Freud tekrar evlenmedi lâkin pek çok ilişkisi oldu.