Haftanın Tablosu: Fırkateyn “Cesur”un Son yolculuğu, William Turner, 1839

William’ın arkadaşlarının oğlu ondan bir fırkateyn çizmesini istedi. William Turner kağıdı aldı, kağıda sıvı mürekkep döktü. Sonra, kağıt ıslanınca, ovmaya başladı, kazımaya başladı. Her şey ilk başta kaos gibiydi, ama yavaş yavaş sanki sihirle bir gemi doğmaya başladı ve ortaya Fırkateyn “Cesur”un Son yolculuğu çıktı.

Büyük olasılıkla, resmin geçtiği yer William’ın hayal dünyasında doğdu ve hayattan çekilmedi. Harap bir geminin hüzünlü ve lirik görüntüsü, yelkenli teknelerin geçmiş dönemini canlandırmaktadır. Ayrıca, her şeyin bozulabilirliğinin bir hatırlatıcısı olarak hizmet etmektedir.

J.M. William Turner, Fırkateyn “Cesur”un Son Yolculuğu, 1839

Fırkateyn “Cesur”un Son Yolculuğu kahramanca değildi. Trafalgar savaşında yer alan küçük römorkörler* tarafından Rotherhithe’deki tersaneye çekilmiş, gemi mezarlığında hurdaya atılmıştır.

Aslında, Cesur sarı ve siyahtı. Ancak Turner, arzu edilen sanatsal etkinin uğruna tarihi gerçeği kolayca feda etmişti. Beyaz-kahverengi görkemli fırkateyn; puslu, bulutlar ve ışıklar ile örtülmüş görünüşüyle gerçek dışı bir izlenim bırakıyor.

Küçük siyah römorkörün geminin önünü kapatması çok gerçek, güvenilir ve somuttur. Gemi iki halat tarafından çekilir fakat bu ayrıntıyı Turner göz ardı etmiştir: parıldayan yarı saydam fırkateynin bağlandığı iplerden biri ve bir çekicinin kalın, stoklu silueti kaçınılmazlık izlenimini pekiştirmektedir.

Sağ taraf, fırkateynin geçmiş ihtişamını hatırlatan rüzgar yelkenleri ile doludur ve çekme aracının bacalarından çıkan duman daha önce İngiliz bayrağı olan yeri kapatmaktadır.

Çekme aleti dikkatlice parlıyorsa, gemiyi siyah şamandıra ile gösterilen Park alanına çeker. Dışı mat, karanlığı emen ışık ışınları, güneşin yansımaları ve beyaz yük gemisi ile tezat oluşturur. Şamandıra, fırkateynini kendine çeken mıknatıs gibi bir kara delik gibi görünüyor.

Turner, 1839’da Kraliyet Akademisi’nde bir resim sergilemişti. Seyirci gün batımını ya da sanatçının şafak vaktini tasvir etmesini çözememişti. Deity Turner (Tanrı Turner/güneş) burada önemli bir rol oynar. Ve sorunun cevabı yani günün hangi vakti olduğu resmin genel havasında gayet açıktır. Peki ama ne tür bir şafak vaktinden bahsediyoruz burada? Bununla birlikte, fırkateynin üzerinden bakarsanız, yeni bir dönemin doğuşunu simgeleyen yeni bir ayın  Hilal halini görebilirsiniz. Günbatımı yelkenlileri, evet ama buharlı gemilerin gün doğumu aynı zamanda…

Güneş, gökyüzü ve suya gelirsek, onların çok “ternerovsky” olduğunu söylemek yeterli olur. Yani basitçe bir şaheser. Işıldayan, boşlukta dağılan mutluluk, doğanın mükemmel bir yaratımıdır -sanatçının canlandırdığı hava durumuna bakmaksızın – etkisiz geçişler, ışık ve renk eğimleri bu resimde tam olarak temsil edilişidir.

Turner renkçiliğinin dehası en üst düzeye ifade edilir, resim göz alıcıdır, dünyevi bir hikaye ile ilgili değildir. Bu doğacak veya doğmuş olan ışıkla ilgilidir. Aksi takdirde herhangi bir sahne için sadece bir dekorasyon olacaktır.

Turner, kelimenin sıradan anlamıyla “dindar” değildi. Bir efsaneye göre, son sözleri şöyle: Tanrı güneştir. Bu resim inancının lehine ağır bir argümandır.

Fırkateyn “Cesur”un Son Yolculuğu adlı tablo halk ve eleştirmenlerce, büyük bir coşku ve istekle beraber, benimsendi. Bazıları tarafından, çok soyut olduğuna dair yapılan olumsuz izlenimleri “Cesur” hafifletmiştir. Ünlü yazar, az bilinen bir gazeteci olan William Makepeace Thackeray bir derlemesinde şöyle yazmıştır: “Fırkateyn “Cesur”, bu zamana kadar herhangi bir Akademinin duvarlarını süsleyen ya da herhangi bir ressamın şövale ile ortaya çıkan en iyi şey”.

Görünüşe göre Sam Turner da bu çalışmadan memnundu. Tüm satın alma girişimlerini reddetmişti. Atölyesindeki “Fırkateyn” duvarları sadece akademik sergiler için bırakılmıştır.

Kaynakça:https://arthive.com/williamturner/works/367701~Last_voyage_of_the_frigate_Brave

*Römorkör ya da römork güçlü motorlara sahip gemi ve mavnalar gibi deniz araçlarını çekmek ve itmek için kullanılan botlardır. Genellikle küçük olan römorkörler temel olarak limanlarda, nehirlerde, kanal ve boğazlarda sık sık kullanılmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir