Emily Jane Brontë, Ellis Bell mahlaslı, İngiliz romancı ve şairdir. Hayatı boyunca yalnızca bir eser üretmiştir. Tek eseri olan Uğultulu Tepeler’de (1847) Yorkshire kırsalından yükselen tutku ve nefreti oldukça yaratıcı bir şekilde bizlere aktarır.
Çeviren: Abdulkadir Bekdemir
Emily, belki de üç Brontë kardeş arasında en iyi olanıydı ama hayatı hakkında bildiklerimiz oldukça kısıtlı, çünkü o sessiz ve içine kapanıktı ayrıca arkasında mektup yazışması dahi bırakmadı. Biricik romanı Uğultulu Tepeler ise onun bu ruhsal varlık gizemini aydınlatmanın aksine onu daha da karanlığa gömer.
Hayatı
Babası Patrick Brontë (1777-1861) İrlandalı bir papazdı. Hartshead-Clifton, Yorkshire’da genç yaşta vefat eden büyük kızları Maria ve Elizabeth doğdu. Thornton yakınlarında ise Emily, Charlotte, Anne ve Patrick Branwell kardeşler dünyaya geldi. 1820’de babaları Haworth bölgesinin baş papazı görevine getirildi ve hayatının son günlerine kadar burada yaşadı.
1821’de annelerinin ölümünün ardından çocuklar kasvetli papaz konutu kırlarında kendi başlarına kalmışlardı. Charlotte ve Emily’nin Lancashire’daki Clergy Kardeşler Okulu’nda eğitim gördükleri bir yıl hariç, çocuklar hayatlarının ilk dönemlerinde evde eğitim gördüler. 1835’te Charlotte, Roe Head’de Bayan Wooler Okulu’nda öğretmen olarak işe başlayınca Emily aynı okulda öğrenci olarak ona eşlik etti fakat burada evini çok özlediği için sadece 3 ay kalabildi.
1838’de Emily, Halifax yakınlarındaki Bayan Patchett Okulu’nda öğretmen olarak 6 yorucu ay geçirdi ve istifa etti. Tüm aileyi evde tutmak amacıyla Charlotte, Haworth’da kızlar için bir okul kurmayı planladı. Şubat 1842’de Emily ve Charlotte yabancı dil ve okul yönetimi eğitimi almak için Brüksel’deki Heger Yatılı Okulu’na gittiler.
Emily ev hasreti çekmesine ve memleketinin vahşi kırlarını özlemesine rağmen, Brüksel’de Charlotte’dan daha çok seviliyor ve kabul görüyordu. Onun tutkulu doğasını anlamak, Charlotte’un ağırbaşlı mizacını kabullenmekten daha kolaydı. Fakat ekim ayında teyzeleri öldü ve Emily bir daha ayrılmamak üzere Haworth’a döndü.
1845’te Charlotte, Emily’nin bazı şiirlerini buldu ve üç Brontë kardeşin de şiir yazıyor olduğu gerçeğini keşfetti. Bir yıl sonra hep birlikte mahlaslarının ilk isimlerinden oluşan, Currer, Ellis ve Acton Bell’in Şiirleri adında bir şiir kitabı derlediler. Bu kitapta Emily’nin 21 şiiri vardı ve daha sonraki eleştiriler üzerindeki fikir birliği, sadece Emily’nin şiirlerinin gerçek şiirsel dehayı yansıttığını açıkça ortaya koydu. Bu macera Brontë kardeşlere toplamda 50 pounda mal oldu ve sadece 2 kopya sattı.
1847 yazının ortalarında Emily’nin Uğultulu Tepeler, Anne’in Agnes Gray eserleri Londralı J. Cautley Newby tarafından ortak yayın için kabul gördü. Fakat üç bölümün neşriyatı ertelendi ta ki kardeşleri Charlotte’un büyük başarı kazanan eseri Jane Eyre ortaya çıkana kadar.
Uğultulu Tepeler, Aralık 1847’de ilk kez yayınlandığında pek hoş karşılanmadı; eleştirmenler eseri vahşice, hayvansı ve kurgusunu acemice buluyorlardı. Ancak daha sonra İngiliz dilindeki en iyi romanlardan biri olarak kabul görecekti.
Roman yayınlandıktan sonraki zamanlarda Emily’nin sağlığı hızla kötüye gitmeye başladı. Zaten uzun zamandır hastaydı fakat artık nefes almakta dahi zorluk çekiyordu ve çok büyük acılar çekti. 1848 yılının aralık ayında vereme yenik düştü ve genç yaşta hayata gözlerini yumdu.
Uğultulu Tepeler
Emily Brontë’nin Uğultulu Tepeler üzerinde ne kadar süre çalıştığı bilinmiyor fakat yoğun hayal gücünün müthiş yansıması olan eserinde uzun süre çalıştığı varsayılıyor. Bu eseri çağdaşlarından bu denli farklı kılan ise dramatik ve şiirsel sunumu, yazarın eserde adeta görünmez olması ve olağandışı kurgusudur. Kitapta kimsesiz Heathcliff’in 18. yüzyılın sonunda uzak bir Yorkshire bölgesinde bulunan Earnshaw ve Linton aileleri üzerindeki etkisini bir izleyicinin gözünden anlatıyor ve bu da daha kısa anlatıları da içeriyor.
Çektiği acılar ve hırçın doğasına uyumlu, âşık olduğu Cathy Earnshaw’un kibar ve zengin Edgar Linton’la evliliği sebebiyle hayata küsen Heathcliff, bu iki aile üzerine bir intikam planı kurar ve bu planı ailenin sonraki nesline kadar taşır. Cathy’nin doğum esnasında ölmesi onun bu nefret-aşk ilişkisine son vermeye yetmez ve bu saplantı haline gelmiş takip ölümüne kadar sürer; Earnshaw ve Linton’ın hayatta kalan varislerinin evlenmesiyle barış sağlanır.
Kız kardeşlerinin kuru mizahına ve Charlotte’un şiddet içeren hayal gücüne sahip olan Emily, kendi hayatındaki olaylardan hiç faydalanmadığı ve evde kalmış bir kızın durumu ya da bir mürebbiyenin çektikleriyle ilgili kafasını meşgul etmediği için onlardan ayrılıyor.
Onlar gibi sınırlı bir sahnede, az sayıda karakterle, aşk ve nefretin derunî ve iptidai kuvveti üzerine bir kurgu oluşturdu. Kitabın karanlık gücü ve karakterlerdeki vahşet unsurları, 19. yüzyıl zihniyetinde hakaret etkisi yarattı. Kitaptaki sözde eril nitelik, ölümünden çok sonra Emily’nin erkek kardeşi Branwell’in arkadaşlarının anılarına dayanarak Branwell’in kitabın gerçek yazarı olduğu veya ortak yazarı olduğu iddialarını desteklemek için kanıt olarak kullanıldı.
Bu küçük bulmacaları çözmek mümkün olmasa da ne dış ne de iç kanıtlar Charlotte’un Emily’nin yazar olduğu konusundaki sade ve net ifadesine karşı bir cephe oluşturacak kadar önemli.