Gelmiş Geçmiş En Garip 10 Tablo

Resmedilmiş her tabloda en azından bir tane ilginç detay vardır. Böyle tuhaflıkları genelde geçiştiririz çünkü sadece gözümüze garip gelirler. İşte şimdi bu yazımızda o garipliklerin içine dalacağız ve neler varmış bir bakacağız!

1-Dünyevi Zevkler Bahçesi

Hieronymus Bosch, “Dünyevi Zevkler Bahçesi”, c.1480-1505, Ulusal Prado Müzesi, Madrid, İspanya.

Başlayacaksak Hieronymus Bosch’un bu fevkalade ve garip tablosuyla başlamazsak olmaz. Bu bednam eser, muhtemelen Nassau Kontu Engelbert tarafından Coudenberg Sarayı için sipariş edildi. Dış panellerden iç panellere kadar tabloda, kendinin trajik kusurlarını gösteren insanlığın kaderini ve İncil’deki yaratılışı resmediliyor. Hikâye, Bosch’un Dünyanın Yaratılışının Üçüncü Günü‘nün tek renkli bir görüntüsünü oluşturduğu dış panellerde başlıyor. Yarı boş küre, Cennet’in oluşumunu, dünyanın sularının süzülüp ayrıldığını gösteriyor. Yarattığı işi gözlemlerken Tanrı sağ üst köşeye iliştirilmiş.

Hieronymus Bosch, “Dünyevi Zevkler Bahçesi” (dış paneller), c.1480-1505, Ulusal Prado Müzesi, Madrid, İspanya.

Dış paneller kapatıldığında ortaya üç açık renkten oluşan teması günah olan bir tablo çıkıyor. Şöyle bir baktığınızda Bosch’un canlı insan koleksiyonu (ya da bahçesi) oluşturduğunu düşünebilirsiniz. Sol ve ortadaki paneller ortak bir görüntü paylaşıyor. Bu görüntüde gözlerinizi cennete değdirmiş oluyorsunuz. Bütün bunlara bakarken muhtemelen aklınıza bir soru gelecektir: “Bosch’a ne yedirip içirdiler de böyle gerçeküstü görüntüler ortaya çıkarabildi?” Kuğu-aslan melezinin üstünde havada süzülen ağaçları koruyan insancıkları göreceksiniz. Aşağı, dünyevi tarafta insanları garip yerlerde her türlü davranışı sergilerken görüyoruz. İki yığıntı insan topluluğu, başları üstünde yüz yüze bakan iki figür ya da yumurtamsı bir şeyin yanında öylesine takılan figürler görüyoruz.

Hieronymous Bosch, “Dünyevi Zevkler Bahçesi” (sağ panel), c.1480-1505, Ulusal Prado Müzesi, Madrid, İspanya.

Sağ panele gelince her şey çarşamba pazarına dönüyor. Çoğu cehennem ateşi tasviri Bosch’unkine nazaran epey uysal diyebiliriz. En tepede, etrafında fışkıran ateşlerin aydınlattığı karanlık bir şehir görüyoruz. Eğer daha aşağı bakmaya cesaret edebilirseniz ortasında bıçak olan bir çift kulağın etrafında toplanmış bir yığın insan ve o insanlardan beslenen garip bir yaratık göreceksiniz. Sağ tarafa doğru kuşa benzer yaratığa bir bakın! Klozeti andıran bir tahtın üstünde oturuyor. Bir yandan bir insanı yerken bir yandan diğerini çıkarıyor.

Bütün panellere bakılınca duyularımızın yarattığı şeytani dikkat dağıtıcıları sembolize eden birkaç müzik aleti var. Buna en iyi örnek ortasında bıçak bulunan bir çift kulak. Bıçağın insanların içinden geçmesi aldatıcı bir cazibeyi temsil ediyor. Bu sembollerin çoğu yedi büyük günahın ta kendisinden alınmıştır. Bu da fazla şımartma ve fazla tüketmenin bizi nihayetinde ölüme götürdüğü inancına götürüyor. Bu tablodaki sembolleri açıklamak için kalınca bir kitap yazabiliriz. Daha fazla detay görmek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.

2- Kocası ve Oğlu ile Magdalen Ventura

Jusepe de Ribera, “Kocası ve Oğlu ile Magdalen Ventura”, 1631, Duque de Lerma Vakfı Müzesi, Toledo, İspnaya.

Gezintimize iki adamın garip portresiyle devam edelim hadi! Bir dakika… Burada başka bir şeyler var. Öndeki figür Sakallı Kadın’dan bir başkası değil. Son zamanlarda cinsiyet sıkça tartışılan konulardan biri. Güncel bir konu olduğunu düşünsek de Jusepe de Ribera’nın tablosunda görüyoruz ki aksini iddia edebiliriz. Hanımımız Magdalena, Rönesans’ın ideal güzelliğini pek de sevmiyordu. Bu yüzden o normları yıkıp kendi kurallarını oluşturdu. Gariptir ki, bu onu epey ünlendirdi. Aslında, Napoli Genel Valisi ondan çok etkilendi ve onu resmetmesi için Ribera’yı görevlendirdi.

Göğsü olmaması gereken bir yerden gözüküyor ama Ribera kasten Magdalen’i bu şekilde oğlunu emzirirken tasvir etti ki anatomik olarak bir kadın olduğunu gösterebilsin. Bu esnada, yüz hatları, sakalı ve kaslı figürü, kadınlık görevini erkeksi bir imajla yan yana getiriyor. İnce renkli cüppesi bile sanki bir peygamberi ima eder gibi erkeksi bir figürü anımsatıyor. Kocası Magdalena’nın arkasında, gölgesinde duruyor. Daha yaşlı ve daha güçsüz gözüküyor. Özellikleri ve konumları, Magdalena’nın ününün kocasının itibarını gölgelediği ve tipik evlilik dengesini alt üst ettiğini gösteriyor.

3- Çirkin Düşes

Quinten Massys, Çirkin Düşes, 1513, Ulusal Galeri, Londra, İngiltere.

Bu garip portreyi görünce bir daha dönüp bakmaktan ve onu algılamaya çalışmaktan kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Onlarca yıl boyunca akademisyenler bu ve partneri Yaşlı Adam portresinin satirik bir anlatıma sahip olduğunu düşündüler. Önümüzdeki kadın yaşlı bir baştan çıkarıcı gibi giyinmiş. Sağ elinde bir gonca var ki gonca aynı zamanda cinsel bir anlam da taşır. Bunu daha da ortaya çıkarmak için Massys, dekolteli korseyi ve kırışmış göğüsleri daha çok ortaya çıkarmış ve çıplak tene olan cazibesini ima etmiştir. Başka bir ipucu ise kalp şeklindeki başlığı. Bu başlık garip bir şekilde şeytanın boynuzlarını andırıyor. Elbiselerden bahsetmişken sanatçımız düşesi üst sınıfın zenginliği ve mücevherlerle tasvir etmeyi tercih etmiş. Öte yandan şöyle bir şey var ki taktığı takılar resmedildiği tarihin yüzyıl öncesinin modasıydı. Öyle gözüküyor ki bu birbirine çok benzeyen iki portre yaramazlıklar yaparak genç davranışlarla yaşlılıkla ve çirkinlikle alay ediyor.

Bilim sayesinde bunun tamamen gerçek olmadığını biliyoruz. Yeni bir araştırmaya göre bu kadın aslında ileri seviye Paget hastalığından muzdaripti. Bu kemikleri deforme eden rahatsızlığı tabloda burun deliklerinden, burnunun dikliğinden; dudağının üst kısmının, köprücük kemiğinin ve alnının geniş olmasından görebiliriz.

Daha fazla ilerlemeden başka bir eğlenceli ve en güzel noktaya değinelim. Massys, bu ilginç ve garip ilgi alanını Leonardo da Vinci ile paylaşıyordu. Leonardo sık sık, Massys ile takas ettiği acayip kafalar üzerine çalışmalar yaptı. Bir zamanlar Çirkin Düşes‘in, Leonardo’nun benzeri iki çiziminden ötürü, Leonardo’nun kayıp çizimlerinden olduğu düşünülmüştür. Muhtemelen Massys tablonun bir kopyasını Leonardo’ya göndermiş ve Leonardo’nun öğrencileri de evirip çevirip kopyalamış olabilirler.

4- Melun Dptych

Jean Fouquet, “Melun Diptych”, 1452, Belçika Güzel Sanatlar Kraliyet Müzesi, Antwerp, Belçika & Eski Ulusal Galeri, Berlin, Almanya.

Sırada Orta Çağ’ın sonlarında yapılan bir sanat eseri var. Meryem Ana’nın sanat tarihindeki en alışılmadık tasvirlerinden biri. Fransa’nın kralı VII. Charles’ın haznedarı Etienne Chevalier, Jean Fouquet’i bu resmi yapması için görevlendirmişti. Soldaki tabloda, ilk Hristiyan şehit St. Stephan’ı efendisiyle birlikte tasvir edilmiş. Bu bölüm aslında apaçık. Bugünkü konumuzdan ötürü biz sağdaki tabloya odaklanacağız. Bu tablo Meleklerle Çevrili Madonna olarak da biliniyor.

Jean Fouquet, The Melun Diptych: Meleklerle Çevrilmiş Kadın, 1452, Kraliyet Güzel Sanatlar Müzesi, Antwerp, Belçika.

Bu tablo hem garip hem de şahane. Bunun nedeni sadece meleklerin Meryem’i ve çocuğu İsa’yı sarmasından değil. Fouquet, bu tabloyla birçok geleneği yıktı. Meryem’i tasvir ederken kullandığı keskin renkler ve model olarak kullandığı kadın bu duruma güzel birer örnek.  Giyindiği kıyafetleri ve taktığı mücevherleri düşünürsek Meryem’in Cennet’in Kraliçesi olarak gösterilmesi pek de problem değil. Garip olan durum geleneklere göre iffetli olarak tasvir edilen Meryem’in bir göğsünün dışarıda olması ve şehvetli, erotik bir imaj oluşturması. 15. yüzyıldaki insanların girdiği şoku bir düşünsenize! Söz konusu skandal Fouquet’in modelinin kralın metresi Agnes Sorel olması olayları daha da alevlendirdi.

Sorel’in güzelliği kralın üzerinde büyüleyici bir etki yaratmıştı. Böylece kralın metresi oldu. Bu tabloda Fouquet, modaya uygun elbisesinin vücudunun hatlarını belli etmesinden porselen tenine ve ağırbaşlı bakışına kadar bütün ayrıntısıyla bu kadının güzelliği yakaladı. Sorel, dönemin ideal güzellik anlayışını tıpatıp gösteriyordu.

Sorel aslında bir metresten fazlasıydı. Kralın çocuklarına pek çok kez hamile kalmıştı. Aynı zamanda kralın güvenilir danışmanlarındandı. Korkunç savaş boyunca, Sorel cazibesini zengin soyluların mali desteğini kazanmak için kullandı ve bu da Fransa’nın sınırlarını korumasına yardımcı oldu. Ona teşekkür etmek için Charles, Sorel’in üç çocuğunu meşrulaştırdı ve Sorel’i resmi metresi olarak atadı. Aslında, bu unvanı alan ilk kişiydi. Bu unvanla birlikte pek çok şey beraberinde geldi. Bir maaşı, özel bir odası ve mahkemede önemli bir yeri olmuştu. Hayal edebileceğiniz gibi kilise yetkilileri ve kralın öz oğlu bundan pek de memnun olmadılar. Haliyle, hamile Agnes kısa bir süre sonra “büyük ihtimal” cıva zehirlenmesinden dolayı vefat etti.

5- Velázquez’in Masum Papa X Portresi Üzerine Çalışması

Francis Bacon, Velázquez’in Masum Papa X Portresi Üzerine Çalışması, 1953, Des Moines Sanat Merkezi, Des Moines, Iowa, ABD.

Papa kadar değerli birinin halk içinde çığlık attığını görmeniz pek mümkün değil. Neyse ki, Francis Bacon bu eğlenceli görüntüyü bizlere sundu. 1950’lerde Bacon ilham verici bir dönüş yaşadı. Fantastik yaratıkları alışılmadık portrelere dönüştürmeye başladı. Özellikle bu portre, Bacon’ın Diego Velázquez’in 1650 yılında yaptığı Masum Papa X Portresi‘nin yorumudur.

Diego Velázquez, Masum Papa X Portresi, 1650, Galleria Doria Pamphilj, Roma, İtalya.

Francis Bacon bu ilhamı şahsen yakalama fırsatı buldu ama söylenilene göre hiçbir zaman bu portreyi gözüne kestirmemişti. Bu ünlü portreyi yeniden ve yeniden üretmekten kendini alıkoyamıyordu ve kendi çalışmalarıyla daha büyük bir yeteneğe ulaşacağını iddia ediyordu. Bu bahsi geçen yetenek oldukça geniş kapsamlıydı. Bacon, genellikle, farklı yerlerin görüntülerini birleştirirdi. Özel olarak bu portre için, Veláquez’in portresinden bazı elementler alıp portreyi dikkatli biçimde resmetmiştir. Bu elementlere örnek olarak yaldızlı taht, oturma pozisyonu ve giysisini gösterebiliriz. Bu elementler ve Sergei Einstein’ın 1925’teki Potemkin Zırhlısı filminden bir çığlığı alıp bu elementleri birleştirmiştir. Bu parçaları birleştirme tarzı pek bir dramatik. Paletinde silik renkler kullanması resme tamamen yeni, rahatsız ediciyse bile çekici bir hava katmıştır.

Bu portre Bacon’ın papa serisinin en iyisi olarak düşünülür ama nedeni pek de bilinmiyor. Çoğuna göre Bacon’ın resimleri gizemli. Bakması oldukça zor ama gözünüzü almaktan da kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Velánquez’in resmettiği yüce, otoriter papaya karşılık olarak Bacon’ın resmi tamamen kontrolü kaybetmiş, sanki her şey kayıp gidiyor gibi hissettiriyor. Mor-mavi yüzü boğuk bir ıstırabı ifade ediyor. Bacon’ın papası sandalyesini kavramış, altın tutamaçlar sanki papayı orada tutan tek bağ imiş gibi görünüyor. Bu çizgiler, garip bir şekilde, boks ringinin şekline benziyor, hatta belki iç ve dış çekişmeyi gösteriyor.

6- Satürn Oğlunu Yerken

Francisco Goya, Satürn, 1821-1823, Ulusal Prado Müzesi, Madrid, İspanya.

Genellikle tanrı ve tanrıçalar güzelliğin simgesi olarak resmedilir. Hatta en rahatsız edici sahnelerde bile. Ve şimdi karşınızda Francis Goya! Bu geleneği kırıp bize Satürn’ü sundu. Resmi incelemeye başlamadan, arkasındaki hikâyeye bir göz geçirelim. Mite göre, bir titan olan Satürn, bir kehanetten oğullarından birinin tahtını ve gücünü ele geçireceğini öğrenir. Haliyle, Satürn bu kehanetten hoşlanmaz ve gücünü kendine saklamak ister. Bu yüzden oğullarını yer. Ancak bilmediği bir şey vardır. Karısı Rei, en küçük oğulları Zeus’u saklamıştır ve hikâyenin sonunda Zeus titanların başına geçer.

Goya, bu resmi yaptığında gücün insanlık üzerindeki etkisini düşünüyordu. Bu resmi ve başka resimleri evinin duvarlarına (Quinta del Sordo) boyamış olması muhtemel. İşin garibi bu resim yemek odasının duvarına boyanmıştı. Burada Goya, karanlık, egonun kendi davranışlarımız üzerindeki etkisini yaratan bir görüntü ortaya koymuştur: babanın atıştırma zamanını. Bu tarz duyguların görünüşümüze de yansıdığını gösteren bir görüntü oluşturmak için de Satürn’ü, insan mertebesine erişememiş bir gulyabani olarak resmetmiştir. Satürn ne güçlü ne de Tanrı’ya benzer bir görünüşe sahip. Büyük gözükse bile narin ve yaralanmış kaburgalarını görüyoruz. Çılgın bakışları ve paniklemiş görüntüsü kendi evladını yeme şeklindeki insanlık dışı eylemle birlikte geriye kalan haysiyet parçalarına tutunma çaresizliğini yansıtıyor.

7- Medusa

Caravaggio, Medusa, 1595-1598, Uffizi Galleri, Floransa, İtalya.

İşte karşınızda Medusa’nın kafası. Medusa’yı saçlarında canlı yılanlar olan ya da bir bakışla karşısındakini taşa döndüren yeteneğiyle tanıyoruz. Ta ki Perseus, Athena’dan aldığı kalkanı kullanıp Medusa’nın kafasını kesene kadar. Buradaki gariplik Caravaggio’nun model olarak bir erkeği kullanması ya da gerçek bir kalkan üzerine boyanmış olması değil, sanatçının gözler önüne serdiği o an.

Hikâyede olduğu gibi, Perseus’un kalkanı Perseus’a hem Medusa’nın yansımasını görmeye hem de Medusa’ya kendine son bir defa bakma şansı verdi. Eminim ki o son anlar pek de hoş olmayan farkındalıkları da beraberinde getirdi. Mesela artık başının vücudunda olmamasını görmek bu farkındalıklardan biri. Bu hikâye hesaba katıldığında Caravaggio’nun eseri, ilginç ama rahatsız edici bir sahne ortaya koyuyor.

8- Dante ve Virgil Cehennem’de

William Adolphe-Bouguereau, Dante ve Virgil Cehennem’de, 1850, Orsay Müzesi, Paris, Fransa.

Sıradaki karanlık ama epey ilgi çekici, Romantik dönemin karanlık tarafından bir tablo. Fransız sanatçı, William Adolphe Bouguereau, Dante’nin Cehennem’inin bir sayfasından esinlenerek muhteşem bir arka planla -sahtekârlar ve sahteciler için uygun şekilde bir kenara bırakılan cehennemin sekizinci çemberi- bu görüntüyü resmetti. Kulağa epey hoş geliyor bence. Ta ki, yukarı tarafta yarasayı andıran şeytanı ya da garip insan yığınını ya da iki insanın birbirini parçaladığını görünceye kadar. Bu dövüşen iki kişinin bir simyacı ve kâfir olan Cappochio; ve bir servet edinmek için başka birinin kimliğini çalan Giana Schinni olduğunu görüyoruz.

Bu iki insan yukarıdaki suçlarından dolayı idama mahkûm edilmiş gerçek insanlara dayanıyor. Dante, bu kişilerin hikâyelerini biliyordu ve bunu dillere destan şiirine dahil etmeye karar verdi. Cappochio ve Schinni’nin arkasında Dante ve Virgil duruyor. Kırmızı şapkası olan Dante, arkadaşı Virgil’i bir yandan uzaklaştırıyor, bir yandan da olayı izliyor. Dikkatli baktığınızda Virgil’in, önündeki vampirimsi saldırıdan daha rahatsız edici bir şeyler gördüğünü fark edebilirsiniz.

9- Sebze Bahçıvan

Giuseppe Arcimboldo, Bahçıvan (veya Sebze Tabağı), 1587–1590, Ala Ponzone Kent Müzesi, Cremona, İtalya.

Giuseppe Arcimboldo, henüz çoğunluğun bildiği bir isim değil. Öte yandan, Rönesans zamanının bir ressamı olarak oldukça garip resimler yapmış. Alışılmadık tarzına rağmen Arcimboldo’nun çalışmaları Maniyerizm ve Rönesans takıntısıyla bilmeceler, bulmacalar ve tuhaf olan şeylerle eşanlamlı hale geldi. Belki de bu yüzden Emperors Maximillian II ve Rudolf II, Arcimboldo’nun bazı eserlerini merak dolabına (Kunstkammer) ekledi.

Arimboldo’nun Bahçıvan tablosu istenildiği gibi insanı meraklandırıyor. Yukarıdaki resim gibi Arcimboldo’nun portreleri birleşimlerden oluşuyor. Bunun da anlamı şu: farklı ama aynı kategoriden elementleri birleştirip bir insan kafası oluşturuyor. Ortaya çıkan iş bir şaheser! Farklı şeyler için müthiş alegorik bir denge yaratmış. Bu farklı şeylerden kastımız mevsimler, elementler hatta uğraşlar bile olabilir. Sebze Bahçıvan tablosunda Arcimboldo farklı meyvelerden meydana gelen bir surat yaratıyor, kafanın üstüne de siyah bir kâse koyuyor. Belli ki, bahçıvanın görevlerini göstermek için bu elementleri seçti. Bu tablodaki en havalı olay, tablonun baş aşağı bir resim olması. Tabloyu ters döndürdüğümüzde geleneksel natürmort bir kâse meyve oluştuğunu görüyoruz. Bir kez gördünüz mü bir daha görmemek elde değil. Sizce de öyle değil mi?

Arcimboldo’nun bitkiler, sebzeler, kitaplar, hayvanlardan oluşan portrelerine göz atmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.

10- Gabrielle d’Estrées ve Kız Kardeşlerinden Biri

Fontainebleau School, Gabrielle d’Estrées ve Kız Kardeşlerinden Biri, 1594, Louvre, Paris, Fransa.

Genellikle kardeşlerimizle banyo yapmak küçükken normaldir ama bir noktadan sonra garip gelmeye başlar. İlk bakışta bu garip tablo, bu teoriyle zıt düşüyor. Villars Düşesleri olan kız kardeşlerin kollarının uzanıp meme ucunu mıncıklaması burada bazı işler döndüğüne işaret ediyor gibi. Perdeler bile bir sahneye gönderme yapar gibi ve kısmen açık olması seyircinin dikizci gibi hissetmesine yol açar.

Bu fetişimsi parçayı bazıları homo-erotik sanat olarak adlandırırken tarih bize böyle düşüncelere kapılmamamız gerektiğini söylüyor. Çimdiklenen kişi Gabrielle’dir ve IV. King Henry’nin metresidir. Çoğu tarihçi bu tabloyu Gabrielle’in kralın gayrimeşru oğluna hamileliğinin ilanı olarak yorumlar. Bu durumda, meme ucunun çimdiklenmesi aslında cinsel bir anlam taşımıyor hatta doğurganlığı temsil ediyordu. Bu teoriyi daha da güçlendirmemiz gerekirse arkadaki bebek kıyafeti diken kadını göz önüne alabiliriz.

Bu son tablo da sanatın bu tuhaf detaylarını özetlemiyorsa, daha da bir şey bilmiyorum… Bazı sanat eserleri garip ve bunu böylece kabul etmeliyiz. Öte yandan, görsel dili bilirsek, sanat eserlerine yükleyeceğimiz daha fazla anlam olacaktır. Ve tabi daha fazla gariplik…

Kaynakça: https://www.dailyartmagazine.com/top-10-bizarre-paintings/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir