Haftanın Tablosu: Uffizi Tribuna, Johan Zoffany, 1772-1777

Johan Zoffany (1713-1810) Alman asıllı neoklasik ressamdır. 1760 senesi sonbaharında İngiltere’ye taşınmış ve Stephen Rimbault adlı saatçinin (Saatleri süsleyen bir saatçiydi) yanında çalışmaya başlamıştır. Şans eseri kraliyet ailesi tarafından keşfedilmiş ve 1764 senesinden itibaren Kral III. George ve Kraliçe Charlotte’un himayesi altında yaşamıştır. Birçok diğer kraliyet tablosunu yaptığı gibi kraliyet ailesinin George III, Queen Charlotte and their Six Eldest Children (1770) isimli tablosunu da yapmıştır.


Çeviren: Ayşenur Depe

Johann Zoffany, George III, Queen Charlotte and their Six Eldest Children, 1770, Royal Collection Trust, UK

Bugün sizlere kraliyet tablolarından bahsetmeyeceğiz. Bugün, Johan Zoffany’nin yapmış olduğu en ünlü şaheseri Uffizi Tribuna’nın hikâyesini anlatmak istiyoruz. Hazırsanız başlayalım.

Johan Zoffany maceracı bir kişiliğe sahipti. Dünyayı görmek ve İngiltere’den James Cook’un Resolution adlı gemisiyle yapacağı seferle ayrılmak istiyordu. Bu seyyahların yapmış olduğu ikinci ünlü keşif gezisiydi ve bu defa Güney Denizi’ne ulaşmak temel hedefleriydi.

Ressamlar keşifleri kağıda dökmek ve tüm gezi boyunca yaşanan gündelik şeyleri resmetmek için orada olacaklardı. Fakat ne yazık ki geziyi organize eden kişiler sanatçıların da içinde bulunduğu bazı kişileri gemiye alamayacaklarını çünkü herkese yetecek kadar teçhizatın konulabileceği yeterli alanın bulunmadığını açıkladılar. Zoffany, tamamen hüsrana uğramıştı çünkü içinde seyahat etme arzusu uyanmıştı bir kere ve bu fikirden vazgeçmek istemiyordu. Bu yüzden gençliğinde ressamlık okuduğu İtalya’ya gitmeye karar verdi. Fakat buraya hiçbir sebep göstermeden gitmesi mümkün değildi. Destekleyicilerinden Kraliçe Charlotte daha önce hiç yurt dışına çıkmamıştı ve Zoffany’den Uffizi Galerisi’ndeki Tribuna odasında bulunan ünlü sanat eserlerini resmetmesini istedi. Bu tarz yerler birçok sanatçı ve öğrencinin cazip noktası olmasının yanı sıra gezgin soyluların da gözde mekanlarından biriydi. Tribuna odası Avrupa kültür haritasında görülmesi gereken yerlerden biriydi. Dolayısıyla Kraliçe’nin burayı son derece görmek istemesi gayet normaldi ve Zoffany sayesinde de görme şansına erişmişti.

Tam da bu noktada Johann’ın evli olmasına rağmen diğer sanatçılar gibi birçok kadını sevdiğini ve onlarla yakın ilişki kurduğunu belirtmemiz gerekir. Öyle ki Zoffany’nin eşi, kocasının bu kaçamaklarından bıkmış ve onu İngiltere’de yalnız bırakarak Almanya’ya gitmiştir. Sanatçının metreslerinden biri on dört yaşında ailesi tarafından evden atılmış bir kızdı ve aile daha sonra kızlarının evli ressamdan hamile olduğunu öğrenmişlerdi. Söylentilere göre kız Zoffany ile İtalya’ya gelirken gemide hamileliğini çaresizlik içinde saklamıştı. Kesin olduğunu bildiğimiz tek şeyse Floransa’ya geldikten sonra ressamın ilk eşinden boşanmış olması ve çocuğunun genç annesiyle evlenmesidir. Çift birlikte yaşamış ve erkek evlatlarını beraber büyütmüşlerdi.

Yeni bir şehirde hayatını oturttuktan sonra sanatçımız şaheserini oluşturmaya sonunda başlayabilmişti. Tribuna odasının kuzeydoğu bölümünü yaparken oldukça fazla vakit harcamıştı. Tabloda yalnızca buradaki sanat eserlerini değil aynı zamanda Medici koleksiyonunun başka yerlerinde bulunan diğer parçaları da resmetmişti.  Buna Raphael’in Madonna della Sedia ve The Niccolini-Cowper Madonna tablosu örnek verilebilir.

Raphael, Niccolini-Cowper Madonna (Large Cowper Madonna), 1508, National Gallery of Art, Washington, D.C.

Zoffany’nin tablosunda birçok şaheseri bir arada görebiliyoruz: Titian’ın Urbino Venüsü (koleksiyonun en önemli parçası olduğundan merkezde bulunmaktadır), Annibale Carracci’nin Aşk ve Kır Tanrısı ile Venus’ü (sol duvar), Correggio’nun Madonna ve Çocuk’u (sol duvar) Raphael’in İki Kardinalli Papa Leo X’in Portresi ve Luigi de’ Rossi’si (sağ duvar) Rubens’in Dört Filozof’u (sağ duvar) gibi… Ve tabi ki birçok Antik Roma heykelleri ve büstlerini de ekleyebiliriz.

Peki sizler bu tabloda kaç sanat eseri görebiliyorsunuz?

Johan Zoffany, Uffizi Tribuna 1772–1777

Tablo İngiltere’de büyük beğeniyle karşılandı. Kraliyet Sanat Akademisi tablodan memnun kalmış hatta Johan Zoffany’ye hayat boyu alacağı 770 ila 1000 pound arasında senelik bir para ödülü verilmesini istemişlerdir. Fakat Kral III. George bu teklife karşı çıkmış ve sebep olarak ressamın İngiliz Kraliyeti’nin himayesi altında İtalya’da geçirdiği vaktin uzamasını göstermiştir. Ona göre Zoffany, Uffizi Tribuna’yı çizmek için harcayacağı vakti Avusturya hükümdarı ve ailesinin portrelerini çizerken harcamıştı. Sanatçı bu suçlamayı reddetmiş, İngiliz Kraliyeti’ne her zaman sadık olduğunu da Kral II. George’un Viyana’ya davetini ve Baron ünvanını reddetmesini göstererek açıklamaya çalışmıştır. Sonrasında neler olduğunu, Johann’ın parasının ödenip ödenmediğini veya herhangi bir para ödülü alıp almadığını bilmiyoruz.

Bu harika tablonun Kew House’a asılmasından on sene sonra Kral II. George’un kızgınlığı daha da artmıştı. Bu yüzden tablo kendi selameti adına kraliyet bölgesinden çıkarılmıştı. O zamandan bu zamana çok sular aktı ve artık bu harika tabloyu Windsor Kalesi’ndeki Kraliyet koleksiyonunda görüp hayranlık duyabiliyoruz.

Maalesef bu hikâyenin Zoffany’nin kendi kişisel dramının bulunduğu bir tarafı da var.

Zoffany, Uffizi Tribuna’yı yaparken oğlunu kaybetmişti. Çocuk merdivenlerden düşmüş ve üç hafta sonra beyninin hasar görmesi sonucu ölmüştü. Bu olay ressamı duygusal açıdan yerle bir etmişti. Olanları bir türlü kabullenememiş ve o zamandan itibaren gitgide depresif olmaya başlamıştı. Tabii ki tüm bu olanlar sanatını kötü etkilemiş ve İngiltere’ye döndükten sonra yaratıcı, üretken ve yaşam dolu sanatçının yerini bir başka Zoffany almıştı. İçinde bir yerlerde bir şeyler değişmişti. Johan Zoffany bu felaket olayın acısını 1810 senesinde 77 yaşında ölene kadar çekmişti.

Kaynak: https://www.dailyartmagazine.com/tribuna-of-the-uffizi-by-johan-zoffany/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir