Kafelerin ve Yaratıcılığın Kesişmesi: Sanat Tarihinde Kafelerin Yeri

Kahve yapma sanatı son yıllarda gittikçe büyümektedir. Birinci dalga hazır kahveleri geride bıraktık, ikinci dalga olan özel kahve dükkanlarını, dondurulmuş ve harmanlanmış kahve çeşitlerini, sıcak çikolataları ve tatlı tariflerini geçtik ve şimdi üçüncü dalga kahve akımına ulaştık; kahvenin de şarap gibi kendi kültürü olduğunu düşünüp hangi kahve ile hangi yiyecek gider, demleme çeşitleri nelerdir vs gibi birçok farklı konunun müdahil olduğu akım. Bu kanının ötesinde, kafeler (veya kahve dükkanları) hem sanatçılar hem de aydınlar için güvenli bir sığınak haline gelmiş bir yer olarak varlığını sürdürmüştür. Ve bu yeni bir kavram değildir.

Sanatçılar, ortaya çıktıklarından bu yana kafelerde ve çevresinde resim yapıyorlardı. İzlenimciler ve hatta Post-İzlenimciler bile, gerçek ve gerçekçi olmayan şekillerde yaşamı resmetme çabasıyla Avrupa’daki kafeleri canlandırıyorlar. Belki de bu yüzden her zaman onların tarzına ve estetiğine odaklandık.

Vincent van Gogh, Kafe Terrace’da Gece, 1888

Van Gogh’un Kafe Terrace’da Gece’si, bir Fransız kafesinin gece görünüşünü bizlere sunuyor. Sokaklar oldukça boş olsa da, yakalanan sahnede çok az sayıda insanı görmekteyiz. Van Gogh, insanlardan daha çok çevreye odaklanmıştır. Bu, Van Gogh’un tarzından uzak değildir.

Üretme ve Düşünme Yeri Olarak Kafeler

En sevdiğim kafede tek başıma oturup, el yapımı latte’yi yudumlarken etrafa bakıyorum ve kesinlikle kahve dükkanları ve kafeler etrafında bir kültür kurulduğunu gördüm. Sınavlara çalışmak, nişanlar, kutlamalar, toplantılar buralarda yapılıyor artık hep. Ufkunuzu genişletmek için fırsatlar sınırsız. Kahve dükkanları ve kafeler, topluluktaki insanların bir araya gelebileceğini ve benzer düşünen insanlarla kahvede birleşebileceğini bildikleri bir kulüp haline geldi; Düşüncelerini dile getirmek için belki de aynı fikirde olmayan kişiler için güvenli bir yer.

Édouard Manet, Erik, 1877, National Gallery of Art: Washington D.C.

Manet’in Erik’i bir kafede tek başına oturan genç bir kadını, önünde erik, elinde sigara ve yüzünde dalgın bakışını sergiliyor. Kıyafetine ve yüzüne aynı derecede dikkat veriliyor; gerçek Empresyonist tarzda, fırça darbeleri hafif elle dağıtılmış ve kenarlar gölge ve ışıkla bulanıklaştırılmış.

Kafe ve Kahve Dükkanı Estetiği

Çünkü bunun gibi kahve dükkanlar hızla evden uzaktaki herkes için yeni bir uğrak yeri haline gelmiştir; dürüst, gerçek ve günlük yaşamlarımızın karmaşasından tamamen arınmış hissini yaşamakla ilgilidir. Güzel bir estetiğe olan ihtiyaç, kahve ve hamur işlerinin kalitesi kadar dikkat çeken bir önceliktir. Bina, sanatın kendisi haline gelir. Dış duvarlardan, açık tuğladan, sokağa bakan büyük pencerelerden, girişte gördüğünüz modern orta çağın iç mekan mobilyalarına, bunun gibi kahve dükkanlarının yaratıcı bin yıllık yaşamın ötesinde neredeyse bir zorunluluk olduğu görülüyor.

Edgar Degas, Bir Kafede, 1873, Musée d’Orsay: Paris

Degas’ın 1873 resminde dalgın düşünce kullanımı, neredeyse melankolikinin yansımasıdır. İnsanlar uzaklara dalıyor, içecekleri önlerinde duruyor. Ancak, resmin her köşesine, sahnenin sol alt tarafındaki imzasına kadar eşit derecede dikkat sarfedilmiş gibi görünüyor.

Bütün bunlar yaratıcı insanları kapıları içine çeken ve bize yaratıcılığın akmasına yer veren kafeler hakkında bir şeyler olduğunu söylemek doğrudur. Sosyal yaşamın, topluluk içinde ortak bir alan etrafında toplandığı, 19. yüzyılın salonlarından ve kafelerinden pek de farklı olmayabilir. 19. yüzyıl Paris’inin kafeleri bugünün kafeleri gibi olmasa da, fikir aynıydı.

Édouard Manet, Kafe Konseri, ca. 1879, Walters Sanat Müzesi: Baltimore

Manet’in bu resminde gözlemlenmesi gereken çok unsur vardır. İlk bakışta, önünde bira olan bir erkek ve bir kadın görülüyor. Arkalarında, ayakta dikilmiş birasını içen bir kadın durmaktadır. Ve en arkada, bir dansçının sahnede durduğu görülüyor. Bunların arasında iç içe geçmiş, diğer kafedeki müşteriler bulanık bir şekilde gözümüze ilişiyor. Ancak, bu resim kesinlikle müşteriler hakkında değildir. Van Gogh’un Gece Cafe Terrace’ı gibi, Manet’in Kafe Konseri de estetiğe veya sadece bir kafenin bu estetiği üretebileceğinin hissine odaklanıyor.

Bir sonraki yazımızda ise Edward Hopper’ın Gece Kuşları tablosuna ayrıca kapsamlı değinmeyi planlıyoruz. Tekrar buluşana kadar sanatla kalın!

Kaynakça:http://www.dailyartmagazine.com/intersection-of-coffee-and-creating-coffee-shops-and-their-purpose/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir