1495 yılında Leonardo da Vinci, tarihin en etkili sanat eserlerinden biri haline gelecek olan Son Akşam Yemeği tablosuna başladı. Son Akşam Yemeği, Leonardo’nun dört İncil’in hepsinde (Yeni Ahit’teki kitaplar) bulunan bir olayın görsel yorumudur.
İsa, öğrencilerinden biri tarafından ihanete uğramadan önceki akşam, onları yemek yemek için bir araya topladı. Onlara neyin geleceğini bildiğini söyledi ve ayaklarını yıkadı (bu hareket, Tanrı’nın gözünde herkesin eşit olduğunu simgeleyen bir hareketti). Birlikte yiyip içerken, Mesih öğrencilerine gelecekte onu anmak için nasıl yiyip içecekleri konusunda açık talimatlar verdi. Bu talimatlar günümüzde de gerçekleştirilen bir ritüel olan Efkaristiya’nın (ekmek ve şarap ayini) ilk uygulanışıydı.
Son Akşam Yemeği tablosunun en önemli özelliği, İsa’nın gün doğmadan önce bir öğrencinin ona ihanet edeceği iddiasını ortaya attıktan sonraki birkaç saniyeyi tasvir etmesidir. Bu iddiaya tabloda bulunan 12 kişinin 12’si de farklı şekilde tepkiler vermektedir. Leonardo, bu tablodan önce hem böylesine büyük bir resim üzerine çalışmamış hem de duvar resmi yapmak ile ilgili hiçbir tecrübeye sahip değildi. Boyama, doğrudan kuru sıva duvar üzerinde pigmentler kullanılarak yapılmıştır ve pigmentlerin ıslak sıva ile karıştırıldığı fresklerin aksine pigmentler, zamana karşı koyamamıştır. Tablo daha bitmeden boyaları dökülmeye başladı ve Leonardo sürekli resmi düzeltmek zorunda kalıyordu. Yıllar geçtikçe ufalanmış, tahrip edilmiş, bombalanmış ve restore edilmiştir. Bugün muhtemelen resmin orijinalinin çok azına bakıyoruz.
Son zamanlarda resme olan ilginin çoğu resmin içinde saklı ayrıntılarınadır. Ancak bu ‘gizli’ ayrıntılara dikkat çekerken, çoğu insan eserin sergilediği inanılmaz perspektif duygusunu kaçırıyor. Pencerelerden yansıyan ışıklar, parçanın merkezine, İsa figürünün çevresindeki alana dinginlik hissi veriyor.
Son Akşam Yemeği‘nin Yerleşim Planı;
Leonardo, Son Akşam Yemeği‘nin perspektif yapısını, ufuk noktasının Mesih’in sağının hemen arkasında olması ve merkezin fiziksel konumuna işaret etmesi için dengeledi. Bu noktadan dairesel yönde bir ip çekerek, altı adet tavan kolonunu, masa uçlarını, döşeme hatlarını ve dikey kenarlarını işaretledi. Leonardo simetriye olan düşkünlüğüyle tanınırdı. Son Akşam Yemeği‘nde düzen büyük ölçüde yataydır. Büyük masa, arkasındaki tüm figürlerle birlikte görüntünün ön planında görülmektedir. Resim, İsa’nın her iki yanında aynı sayıda figürle büyük ölçüde simetriktir.
1) Resimdekiler Kim?
2) Son Akşam Yemeği‘nin ayırt edici özelliği
Birçok sanat tarihçisi, Leonardo da Vinci’nin Tanrı’ya değil, doğaya inandığına inanır. Leonardo için doğa Tanrı’dır. Bu yüzden freskte bulunan her karaktere sıradan insanlar gibi davrandı ve Mesih’in başına hale koymadı.
3)”Son Akşam Yemeği” başarısız bir deneydir
Rönesans ustalarının ıslak sıva duvarlarına yaptığı geleneksel fresklerin aksine da Vinci İtalya’nın Milano kentindeki Santa Maria delle Grazie manastırında kuru, sızdırmaz bir alçı duvar üzerinde boya denemeleri yaptı. Ancak deney başarısız oldu, çünkü boya düzgün bir şekilde yapışmadı ve iş bittikten sadece birkaç yıl sonra boya pul pul dökülmeye başladı.
4) Üstüne dökülen tuz semboliktir
Sanat eserindeki sembolizmle ilgili spekülasyonlar çoktur. Örneğin, birçok bilim adamı, Yahuda’nın dirseğinin yanına dökülen tuzun anlamını tartıştı. Dökülen tuz, kötü şansı, kaybı, dini veya İsa’yı dünyanın tuzu olarak sembolize edebilir.
5) Yılan balığı mı ringa balığı mı?
Bilim adamları da Vinci’nin yemek seçimine de dikkat çekti. Masadaki balığın ringa balığı mı yoksa yılan balığı mı olduğu konusunda tartışırlar, çünkü ikisinin de kendi sembolik anlamı var. İtalyanca’da yılan balığı kelimesi aringadır. Benzer bir kelime olan arringa, telkin etmek anlamına gelir. Kuzey İtalya lehçesinde ringa balığı kelimesi rengadır ve bu kelime de dini inkâr eden birini tanımlar. Bu, İsa’nın, havarisi Petrus’un onu tanıdığını inkâr edeceğine dair İncil’deki öngörüsüne uyacaktır.
6) Da Vinci, tek noktalı perspektifi elde etmesine yardımcı olmak için bir çekiç ve çivi kullandı
Başyapıtı bu kadar çarpıcı yapan şey, izleyiciyi dramatik sahneye adım atmaya davet ediyormuş gibi görünen perspektifidir. Bu yanılsamayı elde etmek için, da Vinci duvara bir çivi çaktı, ardından duvara ip bağlayarak resmin açılarını oluştururken elini yönlendirmesine yardımcı olan işaretler yaptı.
7) Eserin 3 kopyası mevcuttur.
Da Vinci’nin Giampietrino dâhil üç öğrencisi, 16. yüzyılın başlarında bu resmin kopyalarını yaptı. O eser, şu anda Londra Kraliyet Sanat Akademisi’nde bulunuyor. Tuval üzerine yapılmış olan bu yağlı boya, eserin son restorasyonu için birincil kaynaktı. İkinci nüsha olan Andrea Solari’nin eseri Belçika’daki Leonardo da Vinci Müzesi’nde, üçüncü nüsha ise Cesare da Sesto’nun eseri İsviçre’deki Saint Ambrogio Kilisesi’ndedir.
8) Bu resim aynı zamanda bir müzik notası!
İtalyan müzisyen Giovanni Maria Pala’ya göre da Vinci, Son Akşam Yemeği’nde müzik notalarını birleştirdi. 2007’de Pala, sahnede gizlendiği iddia edilen notalardan 40 saniyelik bir melodi yarattı.
Dinlemek için resmin üzerine tıklayabillirsiniz 🙂
9)Tablo ihmal ve istismarın kurbanı oldu
1652’de manastır sakinleri, sanat eserinin İsa’nın ayaklarını gösteren kısmını duvarda bir kapı açmak için kırdılar. 18. yüzyılın sonlarında, Napolyon Bonapart’ın askerleri bölgeyi ahır haline getirdi ve mermilerle duvara daha fazla zarar verdiler. İkinci Dünya Savaşı sırasında, Naziler manastırı bombaladı ve çevredeki duvarları moloz haline getirdi.