Michelangelo’nun ‘Son Yargı’sının Ardındaki Şaşırtıcı Hikâye

Bütün zamanların en iyi sanatçılarından biri olan Michelangelo, başyapıtlardan oluşan uzun bir listeye sahip. Bir heykeltıraş, ressam ve şair olan bu dâhi İtalyan Rönesans sanatçısının çalışmaları sanat tarihinde kalıcı izler bırakmıştır. En ünlü parçalarından bazıları, İtalya’nın Vatikan şehrindeki papanın konutunda yer alan Sistina Şapeli’nde bulunabilir.


Çeviren: Elif Dağatar

Michelangelo, Son Yargı

Sistina Şapeli düşünüldüğünde belki de akla gelen ilk şey Michelangelo’nun, İncil’in Yaratılış Kitabı’ndan sahneler içeren tavan freski olabilir. Gelgelelim aynı odada Michelangelo’nun aynı ölçüde etkileyici bir başka sanat eseri daha bulunmakta. On yıllar sonra yapılan Son Yargı, mihrap duvarını boydan boya kaplayan etkili bir fresktir.

Eser, Michelangelo’nun ustalık döneminde yapıldığından dolayı ânında bir etki yaratıp tartışmalara yol açtı. İnsanlığın bu son yargısı, bir Rönesans sanatçısı için alışageldik bir konu olmasına rağmen Michelangelo hem takdir edilen hem de hor görülen bir teknikle bu temayı kendine özgü bir hale getirmiştir.

Sistina Şapeli Tavanından Sonra Michelangelo’nun Hayatı

'Papa III. Paul Portresi' - Titan, 1545
‘Papa III. Paul Portresi’ – Titan, 1545

Michelangelo’yu Roma ve Sistina Şapeli’ne çekmek 25 yıl sürecekti. Sanatçı, Floransa’da Medici ailesi için çalıştığı uzun ve başarılı bir dönemden sonra ancak projenin başına geçmiştir. Medici’lerin önce güçten düştüğü ardından tekrar iktidara geldikleri çalkantılı bir dönem sırasında Michelangelo, Roma’ya dönme şansına kucak açtı.

Burada Papa VII. Clement tarafından açık kollarla karşılandı. Ardından da sanatçıdan, Sistina Şapeli sunağının duvarı için yeni bir fresk yapmasını istedi. Papa bu isteğinden kısa bir süre sonra vefat etse de halefi Papa III. Paul, çalışmanın tamamlanmasını sağlamıştır.

Çalışma 1534’te başlayıp 1541’de, Michelangelo 67 yaşına geldiğinde sona ermiştir.

Son Yargı’da İkonografi

‘Son Yargı’da Mesih ve Bakire Meryem

Sistina Şapeli’nin bu yeni duvarının, Son Yargı gibi belli bir teması vardı. Mesih’in İkinci Gelişi ve Tanrının insanlığa son muhakemesi, Rönesans boyunca kullanılan yaygın bir konu olmuştur. Örneğin, Rönesansın babası olarak düşünülen Giotto, Padova’da Scrovegni Şapeli’ndeki Son Yargı eseriyle ünlüdür.

Michelangelo’nun konuyu ele alışı, zaman içersinde ikonik hâle geldi. Freskte, bu hikâyeyi yürütecek ustaca işlenmiş 300’ün üzerinde figür görüyoruz. Mesih tam ortada konumlanmış, sağ elini kaldırarak cehennemin derinliklerine gidenler üzerinde muhakemede bulunuyor. Dalgalanan kaslarıyla heybetli bir Mesih figürü olarak görülüyor.

Charon ve günahkarlar

Solunda Bakire Meryem, vakur bir ifadeyle oturmuş kurtarılmışlara doğru bakıyor. Hemen etraflarında, ikiliyi bir grup önemli havari çevrelemiş halde. Elinde Cennetin anahtarını tutan Aziz Petrus ve Vaftizci Yahya, Mesih’le eşit ölçüde görülmektedir.

Mesih’in sağında, mezarlarından yükselen kurtarılmışlar ve cehenneme doğru itilirken resmedilen günahkârlar ile genel kompozisyon akıcı bir şekilde harmanlanmış. Freskin altında mitolojik bir figür olan Charon’ı görüyoruz. Hem Yunan hem de Roma mitolojisinde Charon, ruhları yeraltına taşımakla görevliydi. Burada hortlak gibi görünen ruhları direkt olarak cehenneme sürerken görülüyor.

Resimdeki Gizli Semboller

Michelangelo resmin geneline, kendi zamanında pek de değeri bilinmese de zamanla halkın takdirini kazanan çeşitli gizli sembol eklemiştir.

Bunların ilki, Mesih’in sol ayağının hemen altında duran bir azize resmedilmiş oldukça ürkütücü bir otoportre. Elinde deriyle bulutun üzerinde oturan bu figür, canlı canlı derisi yüzülerek şehit edilen Aziz Bartalmay’dan başkası değil. Hem kendi derisini hem de derisini yüzen bıçağı elinde tutuyor. Bu deride resmedilen suratın aslında Michelangelo’nun bir otoportresi olduğuna inanılmakta.

Aziz Bartalmay

Michelangelo ayrıca kendi zarafetini resime öyle bir eklemiş ki anında tartışmalara yol açmıştır. Freskin sağ alt köşesinde bir grup günahkâr kümelenmiş halde bir arada durmaktadır. Bu grubun içerisindeki ürkünç insanlardan özellikle birinin, hem akılsızlığını göstermek için eşekkulağıyla hem de bedenine sarılı özel bölgesini ısıran bir yılanla resmedilmiş.

Papa III. Paul ile freski inceledikleri sırada, Seremoni Üstadı Biagio de Cesena anında bir terslik olduğunu fark etti. Her nasılsa kendini bu kötü figürde görmüştü. Karakterin kendisi, aslında mitolojide yeraltı dünyasının yargıcı Minos’tur. Nasıl olduysa De Casena sanatçının öfkesini uyandırmış ve cehennemi boylamıştır. Freskte bu şekilde resmedilmesi sebebiyle Papa’ya söylense de Papa, ‘yetkisinin cehenneme kadar uzanmadığını, resmin bu şekilde kalması gerektiğini’ söyleyerek dalga geçmiştir.

Son Yargı’yı Çevreleyen Tartışmalar

‘Son Yargı’da Minos olarak Biagio da Cesena

Michelangelo’nun Son Yargı geleneği ile oynamasından memnun olmayan sadece Da Cesena değildi. Kilise içerisinde pek çoğu hâlâ Protestan Reformasyonundan sersemlemiş, ruhanî reformları uygulamaya çalışanlar vardı. Michelangelo’nun dini figürler ile mitolojiyi karıştırmasından memnun kalmamışlardı ve bu denli çıplaklık bulunmasından ise kesinlikle hoşnut değillerdi.

Onların öfkesi, Michelangelo’nun sanatını takdir edenler ile çalışmanın zekiliği ve işçiliğiyle öne çıkması gerektiğini düşünenlerin sayısıyla eşitlenmişti.

Bazı eleştirmenler ise Michelangelo’nun, olayın İncil’de betimlendiği hâline daha sadık kalması gerektiğini savunmuştur. Mesih’in bir tahtta oturması ve rüzgârda uçuştuğu gösterilen elbiselerin mümkün olmaması gerektiğine çünkü kıyamet gününde havanın var olmayacağına dikkat çekmişlerdir.

Freskin tamamlanmasını takip eden yıllara kadar bu tartışmalar da büyümeye devam etmiştir. 1563’te Trento Konsili tarafından dinî resimlere getirilen yeni reformlarla bu konuya değinilmiştir. Resmî fermanda, ‘batıl’ veya ‘gayriahlaki’ olan her şeyden kaçınılması gerektiği söyleniyordu. Bununla ne yazık ki “Apostolik Şapeli’nde bulunan resimler örtülmeli, diğer kiliselerdeki resimler eğer müstehcense veya olayları yanlış betimliyorsa yok edilmelidir.”

Elbiseleri eklendikten sonra Aziz Katerina ve Sebasteli Vlas

Bu da muhtemelen Michelangelo öldükten sonra bir ressamın gidip görünürdeki genitalleri elbiselerle gizlemiş olduğu anlamına geliyor. Şapelin farklı zamanlarda resmi işler için kullanılması gerektiğinden çalışmalar aşamalı şekilde sürdürülmüştür. Ne yazık ki her bir aşamadan sonra çalışma daha da agresif hâle gelmiş, neredeyse 40 figür elbiseyle gizlenmiş, iki figür ise tamamıyla baştan yapılmıştır. Neyse ki eklemeler kuru fresk üzerine yapıldığından daha sonra kaldırılması da kolay olmuştu.

Hatta Sistina Şapeli 1990’larda restore edildiği sırada 1600 örtü kaldırıldıktan sonra 15 tanesi geri eklenmiştir. Çalışmanın tarihini anlatmasına yardımcı olduğundan dolayı 16. yüzyıl modifiksyonlarının durması gerektiğine karar vermişlerdi.

Bugün, sanat eleştirmenleri Son Yargı’ya daha ılımlı yaklaşıyorlar. Bazıları anatominin hantal görüntüsüne ve figürlerin kümelenmiş olmasını eleştirse de çalışmanın kendisi hâlâ bir başyapıt olarak nitelendiriliyor.

Kaynak:

mymodernmet.com/last-judgment-michelangelo-sistine-chapel/

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir