Fransa’da yaşayan Vietnamlı yönetmen Tran Anh Hung, kendi sinema dilini yaratmayı başarmış bir isimdir. Yönetmenin Fransa-Vietnam ortak yapımı olan Xích Lô (Bisikletli) adlı filminde, bisiklet taksiyle ailesini geçindirmeye çalışan genç bir çocuğun yaşadıkları konu alınıyor. 1995 yılında seyirciyle buluşan Tran Anh Hung’un yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği film, aynı zamanda Vietnam’da çekilmiş ilk film olup, Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülüne layık görülmüştür.
Dram türündeki film, Vietnam’ın Ho Chin Minh (Saygon) olarak adlandırılan şehrinde geçiyor. Bisiklet taksisiyle Saygon’da çalışan 18 yaşındaki genç, annesini doğum esnasında, babasını da trafik kazasında kaybetmiştir. Dedesine, ablasına ve kız kardeşine bakmak için bisiklet taksicilik yaparken de hayatın tüm zorluklarına küçük yaşında tanık olmaktadır. Genç adam, bir gün yine taksicilik yaparken bir çeteyle tanışır ve hayatının değişimi başlar.
Saygon şehri çok kalabalık, kirli ve gürültülü bir şehir. Bu yoğun ve tempolu şehirde sürekli çekişmeli olayların döndüğünü görürüz. Xích Lô (Bisikletli) filmi için ağır seyrediyor demek mümkün. Filmin müzikleri, Vietnamlı besteci Ton-That Tiet tarafından yazılmıştır. Müzik, 1995 yılında Festival International de Flandre’de “En İyi Müzik” ödülünü almıştır.
Filmde ayrıca Vietnam halk şarkıları çok etkileyici şekilde yer alırken diğer popüler şarkılar da yer alıyor. Filmde ışık kullanımı normal fakat bazı sahnelerde daha güçlü etki olması için ışığı başka boyutlarda da görüyoruz. Örneğin bir sahnede ışık çok hareketli kullanılarak sahnenin etkisini güçlendirmede önemli rol oynamıştır. Kıyafetler tam da yönetmenin görmemizi istediği hayatlara göredir; eski ve kirlidir. Filmde görüntüler geniş açıyla değil daha çok yakın planda çekilmiştir. Oyunculuklar ise izleyiciye empati yaptırmayı başarıyor; tüm o yoksulluğu, yozlaşmayı, sokağın halini görüp kendi içinde hesaplaşmalara girebiliyor izleyici.
Çete lideri, sürekli sigara içen, düşünen ve mutsuz bir tavırdadır. Onun yaşadığı hayattan memnun olmadığını seyirci, halinden anlayabiliyor. Bisikletçi genç, bir gün patronunun yanına gidiyor. O sırada kadının zihinsel engelli oğlunun kendisini sarı boyayla kaplaması kadının ilgisini o yöne çekiyor ve bisikletçiyle ilgilenmiyor. Bu detaya özellikle girdim çünkü; oğlunun kendisini boyaması gibi, ileride bisikletçi gencin de kendini boyadığını ve hayatının yeniden başka yöne evrildiğini göreceğiz.
Filmin benim için zor ilerlediğini söyleyebilirim ancak son sahnenin etkileyici unsurundan bahsetmeden geçemeyeceğim. Benim için filmin en sarsıcı sahnesi; yönetmen son sahnede temiz, düzenli, zengin ve havuzlu bir yaşam gösteriyor. Daha sonra o yaşamın başından beri izlediğimiz kalabalık, gürültülü ve kirli caddenin içinde olduğunu görüyoruz. Yaşanan bu zor hayatlara, suça, mücadeleye, yoksulluğa seyirci kalıp kalmamak bizim elimizde. Kimileri o hayata maruz kalıyor, kimileri seyirci. Kimilerinin de hiçbir şeyden haberi olmadığının en çarpıcı örneği, benim için işte bu son sahnedir.