Mitik aşk hikâyeleri, pek çok neslin kalbini çalan anlatılmış en iyi hikâyelerdir. Heykelde yen iden oluşturulmuş, edebiyatla tekrar seslendirilmiş, tiyatrolarda canlandırılmış ve yağlı boyalarda betimlenmiştir. Bu yazımızda mitolojik aşk hikâyesi anlatan tablolara göz atacağız.
Çeviren: Elif Dağatar
1. Alcyone ve Ceyx
Yunan mitolojik aşk hikâyelerinden biri de Trakhis’in kral ve kraliçesi Ceyx ve Alycone’a aittir. Birbirlerine olan sevgileri o kadar derindi ki hem tanrılar hem de ölümlüler ilişkilerinde onları örnek alırlardı. Sevgileri başlarını döndürmüş olacak ki kendilerine, bütün tanrıların kral ve kraliçesi olan Zeus ve Hera demeye başlamışlardı. Hera ve Zeus ise bunu duyduklarında onları cezalandırmaya karar verdiler.
Bir gün Ceyx, Tarkhis’te onu kıyıda bekleyen eşine dönmek üzere denize açılmıştı. Zeus, cennetten bir yıldırım göndererek tekneyi buharlaştırmıştır. Eşinin ona dönmediğini fark eden Alcyone eşini geri almak için Hera’ya dua etmiştir. Ona acıyan Hera, Ceyx’in cansız bedenini kıyıya geri gönderir. Kedere kapılan Alcyone kendini dalgalarda boğar.
Kral ve kraliçeye merhamet göstermek isteyen Zeus, onları kış dönümü devresinde (halcyon days) yumurta bırakmaya gelen yalı çapkını kuşuna çevirir. Yunan mitolojisi bu günleri mutluluk ve ferahlıkla ilişkilendirir. Her yıl Aralığın 14’ünde tanrılar denizleri durgunlaştırır ki yalı çapkınları yumurtalarını bırakabilsin.
Hem Galli ressam Richard Wilson hem de Fransız ressam Charles-André van Loo’nun çalışmaları Ceyx’in ölü bedeninin Trakhis kıyılarında bekleyen Alycone’a dönüşünü betimlemişlerdir. Wilson’ın çalışması 1768’de Sanatçılar Derneği’nde ortaya çıkmış ve sahnenin dramatik tasviri övgü toplamıştır.
2. Zal ve Rudaba
Sistan kralı Zal ve Karbol kralının kızı Rudabeh’in aşk hikâyesi Pers mitolojisinin en bilinen öykülerinden biridir. Öykü, 977 ve 1010 tarihleri arasında Persli şair Firdevsi’nin epik şiiri Şahname‘den gelmektedir.
Mit Zal’ın, ayaklarına kadar uzanan siyah lüle saçlı güzel bir prensesin hikâyelerini duymasıyla başlıyor. Zal’ın aşık olduğu bu prenses Rudaba idi. Benzer bir şekilde Rudaba da Zal’ın ismini ve inanılmaz gücünü duymuştu. Merakı uyanmış Rudaba da Zal’a aşık olmuştur.
Zal babasına, bu güzel prensesle tanışmak için seyahat etmek istediğini söyler. Fakat Zal’ın babasının kötü haberleri vardır; Rudaba, ailenin düşmanı şeytani Kral Zahhak’ın kızıdır. Prensesi görmekte kararlı Zal ise babasının uyarılarını görmezden gelerek Rudaba’nın kalesine gider.
Uzun ve zorlu bir yolculuğun ardından Zal bir gece kalenin eteklerine varmıştır. Rudaba Zal’ı görmüş ve gelişini muhafızlardan gizlemek adına Zal’ın tırmanması için saçlarını sarkıtmıştır.
Birbirlerini görür görmez aşklarının gerçek olduğunu anlamışlardır. Akabinde aileleri, farklılıklarını bir kenara bırakarak çiftin evlenmelerine rıza göstermişlerdir. Daha sonra çiftin iki çocuğu olmuştur. Biri de Şahname’nin kahramanı olacak olan savaşçı Rüstem’dir.
Bir dizi minyatür resimleri Şahname hikâyesi anlatır. Tasdik edilmemiş olsa da bu minyatürlerin Faslı Mo’en Mosavver tarafından yapıldığı düşünülmektedir. Minyatür yukarıdaki resimde, hikâyenin en ünlü sahnesi olan Rudaba’nın Zal’a tırmanması için saçını sarkıttığı anı göstermektedir.
3. Sita ve Rama
Hint kültürü, mitolojik aşk hikâyeleriyle dolup taşmaktadır. Bunlardan biri de şimdi çok bilinen Diwali Hikâyesi‘dir. Öykü Prens Rama ve Prenses Sita’yı anlatır. Bir seri minyatür resmi Diwali’yi anlatır. Bu koleksiyon, Hindistan’nın en büyük koleksiyonlarından biridir. Fakat bu minyatürlerin kimler tarafından yapıldığı bilinmese de bu stilin sahibi ana ekol 1700-1900’lerde Rajasthani (Batı Hindistan) ve 1600-1800’lerde de Pahari (Kuzey Dağları)’dir.
Öykü, Rama’nın babası Kral Dasharatha’nın eşlerinden birisine istediği herhangi bir şeye sahip olabileceğinin sözünü vermesiyle başlar. Eşi, oğlu Ravana’nın Rama yerine kral olmasını ister. Dasharatha’nın tercihi Rama’dan yanadır fakat sözünü tutmak adına diğer oğlunun kral olmasına razı gelir. Fakat bununla da yetinmeyen eşi Rama’nın ve onun sevgili eşi Sita’nın 14 yıl ormanda yaşamasında ısrarcı olur.
Böylece Rama’nın kardeşi Lakshamana, çifte ormana kadar eşlik eder ve orada yaşamaya başlarlar. Bir süre geçtikten sonra Kral Ravana, Sita’yı kendi eşi yapmaya karar verir. Bir gün Sita’yı kaçırır ve onu kendi adasına götürür.
Kalbi kırık Rama, Sita’yı bulmak ve habis kralı öldürmek için yola koyulur. Maymun Kral Hanuman’ın yardımıyla Rama, Sita’yı bulur ve Ravana’yı savaşta öldürür. Nihayet çift, şehre geri dönmeye karar verirler ve Rama da sonunda şehrin bir sonraki kralı olur. Tebaaları, eve dönmelerine yardımcı olmak için gaz lambası yakarlar. O zamandan bu yana halk, gaz lambası yaktıkları Diwali seremonisiyle, bu hikâyeyi ve iyiliğin her zaman kötülüğü yeneceğini anarlar.
4. Tristan ve Isolde
Tristan ve İsolde’nin hikâyesi İrlanda’nın en sevilen mitolojik aşk hikâyelerinden biridir. Aslı 12. yüzyılda yazılan bu aşk hikâyesi yüzlerce yıl boyunca Batı sanat ve edebiyatına ilham olmuştur. Kernevek bir şövalye olan Tristan, İrlandalı Prenses İsolde’yi, Cornwall kralı olan babasıyla evlenmesi için almaya İrlanda’ya açılır. Prensesi bulmakta başarılı olur fakat İsolde’nin güzelliği aklını başından almıştır ve ikili aşık olmaktan kendilerini alamazlar.
Alman Ekolü’nün, 19. yüzyıl tablosu ikilinin tanışma anını güzelce betimlemiştir. Porselen beyaz teniyle ünlü İsolde’nin bu bilindik karakteristik özelliğini sanatçı ustaca yakalamıştır.
Aşık çift, kedilerini öldürmek için iksir içmeye karar verirler böylece sonsuza kadar birlikte olabileceklerdir. Fakat bunun yerine kazara bir aşk iksiri içerler.
İksiri içtikten sonra Tristan ve İsolde aşkın ağında daha da derine düşerler. Bu sahne İskoç ressam John Duncan’ın çalışmasında betimlemiştir. Sanatçı, Patrick Geddes’le Kelt Rönesans kültür hareketini kuracağı Dundee’den Edinburgh’a gider. Daha çok duvar resimlerinde Kelt Canlandırma konularında çalışır.
Cornwall’a vardıklarında İsolde söz verildiği üzere kral ile evlenir. Fakat iki aşık, bulabildikleri her an birlikte olmaktadır. Ne yazık ki Edmund Leighton’ın tablosunda görüldüğü gibi, kralın adamları yavaş yavaş durumun farkına varmaya başlamışlardır.
Bunun sonucunda kral onların ölümüne hükmeder. Şan eseri, Tristan kaçar ve İsolde’yi kurtarır. Aşıklar, yakınlardaki bir ormana kaçar fakat daha sonrasında krala yakalanırlar. İsolde’nin, onunla birlikte olmak için kaleye dönmesini emreder. Kalbi kırık Tristan ise Cornwall’dan bir daha dönmemek üzere sürülür.
5. Cupid ve Psyche
Romalı aşk tanrısı Cupid ve sevgilisi Psyche‘nin dahil edilmediği hiçbir mitolojik aşk hikâyesi listesi tamamlanmış sayılmaz. Öykünün kaynağı 2. yüzyılda Lucius Apuleius Madaurensis tarafından yazılan Dönüşümler’den gelir. Cupid; aşk, güzellik ve doğurganlık tanrıçası Venüs’ün oğludur. Venüs, benzersiz bir güzelliğe sahip ölümlü Psyche’ye aşırı bir kıskançlık besler. Kıskanlık krizi anında Venüs Cupid’e, Psyche’yi bir canavara aşık etmesini emreder.
Annesinin emirlerini yerine getirmek için Dünya’ya inen Cupid, bunun yerine Psyche’ye aşık olur. Bir şartla gizli bir ilişkiye başlarlar: Psyche asla Cupid’in nasıl göründüğüne bakmayacaktır. Böylece Cupid, Psyche’yi sadece gecenin karanlığında ziyaret eder. Francisco Goya, iki aşığın gece buluşmalarını Aşkın Alegorisi (The Allegory of Love) tablosunda tasvir etmiştir.
Bir gün Psyche bu kuralı çiğneyerek sevgilisine göz ucuyla bakar. İhanetinin sonucu olarak da Cupid onu terk eder. Kaybıyla harap halde Venüs’e onu geri getirmesi için yalvarır. Venüs ise eğer bir seri çetin görevi yerine getirmesi karşılığında ona Cupid’i geri vermeyi kabul eder.Son görevi, yeraltından Proserpina’nın güzelliğinden bir doz getirmekti. Neyse ki bu görevi tamamlamıştı fakat kutunun içine bakmaktan kendini alamamıştır. Bunun cezası ise ölümlü bir uykuya dalmak olmuştur. Cupid Psyche’yi bularak Antonio Canova‘nın zarif mermer heykelinde görüldüğü gibi onu bir öpücükle hayata geri döndürür. Heykeltıraşın zanaatını, çiftin yumuşak teninde, saçlarında, kıyafetlerinde ve Cupid’in kanatlarında açıkca görebiliriz.
Eziyetlerine bir son vermek için Cupid tanrılara giderek Psyche ile birlikte olmak için onlara yalvarır. Bunun sonucunda tanrılar anlayış göstererek Psyche’yi ölümsüz yaparlar böylece sonsuza dek birlikte oldular.
İsveç sanatçı Jean-Pierre Saint-Ours, Cupid ve Psyche’nin bir araya gelişini yağlı boya tablosunda betimler. Aşıkları, bunca engelle başa çıkmanın ardından tekrar bir arada olabilmenin mutluluğunda tasvir etmiştir. Sonunda bu aşk hikâyesi, çiftin cennette evlenerek keyif anlamına gelen Voluptas isimli bir kız çocuğu ile son bulur.