Netflix; 23 Eylül 2020 tarihinde yayınlanmış olan Enola Holmes filminin reklamı için İngiltere’nin dört bir yanına Enola’nın yeteneğinin Sherlock’un gölgesinde kaldığı gibi tarih boyunca yetenekleri ailesinin -özellikle erkek kardeşlerinin- gölgesinde kalmış olan kadınların heykelini dikti. Bu kadınların artık gölgeden çıkması gerektiğini düşündük ve sizler için onların yeteneklerini ve hayata katkılarını anlatan bu yazıyı derledik. İyi okumalar!
- Enola Holmes
Enola Holmes her ne kadar kurgusal bir karakter olsa da yazımızda ona öncelik vermek istedik. Film, Nancy Springer’in yazdığı kitap serisine dayanıyor. Tanıdığımız ve sevdiğimiz Sherlock Holmes gibi, kız kardeşi Enola da gizem tutkusuyla parlak bir karakter. Enola Holmes, kadınların haklarının olmadığı ve özgürleşmenin zor olduğu 19. yüzyıl Londra’sında geçiyor. Enola ve annesinin rolleri, bu damgayı kırmada ve günümüze kadar gelen olaylar zincirini harekete geçirme noktasında oldukça önemlidir. Biraz erkeksi davranışları olan ve Jiu Jitsu (Uzak Doğu savaş sanatı), okuma, bilim ve satranç oynama gibi faaliyetlerde bulunan Enola, oldukça dışlanmış biriydi. Annesi Enola’yı her zaman teşvik ederek kendi başına çok iyi olacağına dair güvence verdi, böylece güçlü ve bağımsız bir kız yetiştirdi.
Enola annesinin ortadan kaybolmasıyla abilerinin baskısı altına girmeye başlar. Abileri Enola istemese de onu yatılı bir okula göndermek için ısrarcı olmaktadır ve Sherlock, Enola’nın onun sorumluluğu altında olmadığını düşünmektedir. Annesini aramak ve zorla yatılı okula gönderilmemek için Londra’ya kaçan Enola “Dr Leslie T. Ragostin” takma adıyla bir iş kurar ve oraya yerleşir. Dizi boyunca Enola, kılık değiştirerek ve davaya dahil olanların hikâyelerini kullanarak birçok gizemi çözüyor. Enola abilerini sevse de özgürlüğü için kaçmaya devam etmek zorundadır…
2. Frances (Fanny) Elizabeth Dickens
Frances Elizabeth Dickens. Ailesi tarafından bilindiği şekliyle “Fanny”, yetenekli bir müzisyendi ve Charles Dickens’ın gençliğinin çoğu ablasının gölgesinde geçti. Frances, 13 yaşındayken yeni açılmış olan Kraliyet Müzik Akademisinde eğitim görmeye hak kazandı. Orada, Mendelssohn ve Beethoven’in bir arkadaşı olan Isaac Ignaz Moscheles tarafından eğitildi. Daha kardeşi Charles eline bir kalem almadan Frances şarkı söylemeyi ve piyano çalmayı öğrenerek etrafındaki herkesi geride bıraktı. Kısa sürede Kraliyet Akademisi’nde öğretmen ve profesyonel bir müzisyen oldu.
Ancak Dickens ailesi Charles’ın eğitimine öncelik verdi ve yalnızca bir çocuğun okul ücretini karşılayabildikleri için Frances’in yeteneği geri planda kaldı ve Fanny, 1837’de RAM’in başka bir eski öğrencisi olan Henry Burnett ile evlendi ve o sırada bir eş ve anneden beklendiği gibi, kariyerini kilisenin eşiğinde bıraktı.
3) Maria Anna ‘Nannerl’ Mozart
Nannerl, küçük yaşlardan itibaren bir müzik dehası olmak için eğitildi. Babası Leopold, ona Avrupa’yı gezdirdi ve daha sonradan küçük erkek kardeşi de ona katıldığında bile, yıllar boyunca övgüleri Mozart değil, Nannerl alıyordu. 1763’te, Nannerl 12 yaşındayken babası, “O kadar yetenekli çalıyor ki, dünya ondan bahsediyor ve ona hayran kalıyor.” diye yazmıştı.
Nannerl’in Mozart ile olan ilişkisi büyük bir arkadaşlıktı; çocukken birlikte yönettikleri özel bir gizli dünya icat ettiler. Mozart’ın kendi yeteneklerini geliştirdikçe,1782 Prelude ve Fugue C, K. 394 de dahil olmak üzere, kız kardeşi için bir dizi eser yazdı.
Ancak Nannerl’in ışığı kısa sürede ondan alındı. Büyüdükçe artık bir çocuk olarak değil, bir kadın olarak görülmeye başlandı ve o zamanlar müzikten para kazanan bir kadın son derece onursuz görülüyordu (onursuz görünmemek için bedava performans sergilemesi gerekiyordu fakat o zaman da babası ve o para kazanamazdı). Mozart’ın kendi müziğini bestelemeye başladığını ve kardeşi en yükseklere yükselirken Nannerl’in müzik mirası unutulduğunu görüyoruz.
4) Mary Hardy
Ünlü bir yazar olmasa da, Mary de derin bir kelime sevgisine sahipti ve öğretmenliği ile bağımsız bir Viktorya dönemi kadını olarak hayat kurdu. Şaşırtıcı bir meslek gibi görünmese de, bu kardeş çiftinin başarılarını benzersiz kılan Hardy ailesinin geçmişidir.
Küçük bir Dorset mezrasında doğan Mary’nin, babası yerel bir inşaatçı ve annesi Jemima, yerel papazın aşçısıydı. Her iki çocuğunun yaşamları üzerinde en büyük etkiyi sağlayan kişi Jemima’ydı ve ona göre çocuklarının hedefi evlilik değil eğitim olmalıydı. Mary için bu, ömür boyu sürecek bir öğretme sevgisine yol açtı.
Hardy kardeşler Mary ve Kate, öğretmen olarak nitelendirilmek için yüksek öğretime katıldılar ve Mary sonunda müdür oldu. Bu, o zamanlar bir köylü kızı için büyük bir başarıydı. Kolej öğretmenliği kızlar için zor bir deneyimdi. Eğitmenler katı ve öğrencileri ciddi şekilde disipline etti. Yemek sınırlıydı ve öğrencilere hizmetçi olarak muamele edildi, öğrenmek kadar ev işi yapmaları gerekiyordu.
Yazılarında Thomas, Victoria dönemi kadınlarını övüyor ve onlara ne kadar saygı duyduğuna, erkeklerin onlara ihanet edip acı çektirdiklerine değiniyor. Hardy’nin kız kardeşi Kate, Hardy’nin hikâyelerinden birinin kahramanıdır.
5) Princess Helena Augusta Victoria
Prenses Helena Augusta Victoria’nın acı bir şekilde keşfettiği gibi kraliyet mensupları, bir kız kardeşin mirasının erkek kardeşinin gölgesinde kalmasını engellemek için neredeyse hiç bir şey yapmazlar. Kraliçe Victoria ve Prens Albert’in beşinci çocuğu olan Helena, taht sırasında önemli olmaktan çok uzaktı. Heykeli, Birmingham’da, kardeşi Kral Edward VII’nin hemen karşısında.
Yazımızın devamında onun hayatına ve İngiliz hemşireler için yürüttüğü yorulmak bilmeyen çalışmalarına dikkat çekeceğiz. Kızıl Haç’ın kurucu üyelerinden biri olan Prenses Helena, Darülaceze Revir Hemşireleri Derneği ve Kraliyet İngiliz Hemşireler Derneği’nin (RBNA) kurucu başkanıydı. Fransa-Prusya Savaşı sırasında hemşirelerin işe alınmasında ve cephe hattı için yardım malzemeleri düzenlenmesinde önemli bir rol oynadı.
Prenses, yapabileceği en önemli şeylerden birinin, tüm yaşamlarını hastalara, acı çekenlere ve ölmekte olanlara bakmaya adamış, fedakar ve özverili kadınların eğitimini ve statüsünü iyileştirmek için resmi sicil kayıtlarını desteklemek olduğuna inanıyordu. Ancak Florence Nightingale, bunun, sicile kaydedilecek yazılı bir sınavı geçemeyen işçi sınıfı kadınlarını dışlayacağını savundu. Emeklerinin devamında 1919’da, onlarca yıl süren kampanyanın ardından Prenses, Hemşire Kayıt Yasasının geçtiğini gördü ve bugün hemşirelik olarak bildiğimiz mesleği yarattı.
Aynı zamanda Kraliyet İğne İşi Okulunun kurucu üyelerinden olan Helena okulda aktifti insanları cesaretlendiriyor ve motive ediyordu.O, iğne işi öğrenmenin amacının “bu güzel sanatın canlanması” olduğunu ilan etti.
Sadece bu da değil, aynı zamanda hanımefendilerin iğne işi şeklinde yaratıcılıklarını satarak para kazanmaları için bir platform olarak bit pazarı, pazar gibi etkinliklere de ev sahipliği yaptı. Noel pazarları yapıldığında, baş pazarlamacı olarak katılırdı.
Bu yazıya örnek olabilecek bir başka yazımızda, Kocası Hopper’ın gölgesinde kalmış olan Jo’yu işlemiştik. Jo bir keresinde şöyle demiştir:
”Sadece birimiz için bir oda olsa, o odaya sahip olacak kişi Edward olmalıdır. Bunun için mutlu ve minnettar olurum.”
Yazının devamını okumak isterseniz aşağıdaki linkten yazıya ulaşabilirsiniz.