SERVET-İ FÜNÛN’DA TABLO ALTI ŞİİR

SERVET-İ FÜNÛN’DA TABLO ALTI ŞİİR: Estetik sanatlar insanoğluna bahşedildiği günden beri aralarındaki ilişki de paralellik göstererek ilerlemiştir. Bunun örneklerini bir fotoğraftan alınan ilhamla yazılan öykülerde, bir resmin çağrıştırdığı duygularla bestelenen müzikler ile verebiliriz. Ama pek çoğu da görsel hafızanın getirdiği hislerle ortaya çıkar. Öyle ki Servet-i Fünûn şairleri için de durum kısmen böyledir.


Yazan: Büşra Usta

Edebiyat tarihimiz araştırıldığında şiirin Türk adının geçtiği ilk metinlerden itibaren varlığını koruduğunu görebiliriz. Yazılar, estetik kaygının yanı sıra daha çok toplum için önem arz eden unsurlar için kullanılır ve kafiyeli metinler her daim kulağa ritmik geldiğinden anlatılması gereken çoğu şey nesir olarak icra edilirdi. Bu hem ezberlenmesini kolaylaştırır hem de nesilden nesle aktarımı sağlardı. İşin içine sanat girdiğinde de aynı konu söz konusuydu elbette. Bugün bile bir şiiri ezberlemek, düz bir metni hafızaya atmaktan daha kolaydır.

Şiirin gayesi her zaman sanat olmamıştı belki fakat Klasik Edebiyat ile birlikte bu estetik olma çabası her ne kadar kalıplar arasına sıkışsa da arşa çıkmıştır. Yüzyıllarca süren bu düzen, beraberinde büyük şairler yetiştirmiştir. Ancak yenilikçi aydınların karşı çıktığı şey belliydi elbette. Her ne kadar şairler ve anlattıkları, tasvir ettikleri göz kapakları ardında dahi canlı canlı yaşasalar da bir yerden sonra sınır dışına çıkamıyordu. Edebiyatta değişim, en başta toplumu eğitmek adına gerçekleşse de her sanatçının içerisinde özgürce, hiçbir kural olmaksızın doyasıya yazma isteği küçük bir çocuk heyecanı gibi kımıl kımıl durmaya devam ediyordu. Sonrasında ise Tanzimat dönemi ile birlikte aydınlar Batı’ya açıldı, yeni türler ve temler keşfettiler. Tüm bunları ülkemize taşıyan Tanzimatçılar, eskiyi unutma ve kabuğundan sıyrılma konusunda biraz başarısız olsalar da ilk adımı atmaları onları unutulmaz yaptı. Belki bugün Tanzimat Edebiyatı ürünleri edebî değerleri açısından yetersiz görünse de yaptıkları yadsınamaz.

Tevfik Fikret’in “Beyaz Yelken” adlı tablo altı şiiri

Bu yenileşme ve modernleşme çabasında sağlam adımları atmamızı sağlayan asıl kişiler ise kuşkusuz Servet-i Fünûn sanatçıları olmuştur. İlk dönemin aksine toplum meselelerini bir kenara bırakıp yalnızca duygular âlemindeki eserlerini sundular okuyucuya. Takdir de gördüler. Servet-i Fünûn’un önemini Kenan Akyüz şöyle ifade etmiştir: “Servet-i Fünûn yahut Edebiyat-ı Cedîde Devri, Türk edebiyatında 1860’tan beri devam eden Doğu-Batı mücadelesinin kesin sonucunu –Batı edebiyatının lehine olarak- tayin eden sonuncu safhasıdır. Gerçekten pek yoğun ve pek dinamik çalışmalarla geçen bu sıcak safhanın sonunda Türk edebiyatı, gerek zihniyet, gerek temalar ve gerekse teknik bakımlardan tamamıyle avrupî bir mahiyet kazanabilmiştir” .

Dergi hakkında kısaca bilgi verecek olursak şunları söyleyebiliriz: Servet-i Fünûn dergisi 27 Mart 1891 tarihinde Ahmed İhsan tarafından çıkarılmaya başlanmıştır. İlk sayının kapağında dergi kendini şöyle tanıtmaktadır: “Servet-i Fünûn; edebiyat, fünûn, sanayi, terâcim-i ahvâl, seyahat, roman vesaireden bahsolarak her hafta perşembe günleri çıkan musavver Osmanlı gazetesi”dir. İlk sayılarının aksine, diğer baskılara bakıldığında dergi içeriğinde büyük değişiklikler olduğu görülmektedir. Aydınların Batı’da yaptıkları incelemeler ve keşifler sonrası, tüm bu icatların ve sanat eserlerinin sergilendiği ve aynı zamanda yerli sanatçıların çeşitli eserlerine de yer verilen bir dergi olmuştur. Baskı kalitesi ve görselliğinin gücü ile devrinin diğer dergilerinden kolayca ayırt edildiği ve ilgi çekici olduğu aşikârdır.

Ele alacağımız konu ise tüm bu yenileşmelerin arasında dönem şairlerinin yaptığı bir “uygulama” oluyor. Tablo altı şiir, Servet-i Fünûn şairlerinin dil ve üsluptaki ustalıkları, şiire musikiyi katmaları, bunlarla birlikte şekil mükemmelliğini önemsemeleri ve tablo altına şiir icra etmeleri de döneme damgasını vurmuştur. Şairler, resim ve şiir arasındaki bağı kuvvetli bulduklarından görselden aldıkları ilhamla yazdıkları şiirleri dergide yine aynı görsel eşliğinde paylaşırlardı. Bunun ilk örneği olarak 1884’te Mir’at-ı Âlem Mecmuası’nın 4. sayısında yayımlanan Recâizâde Mahmud Ekrem’in Kelebek şiiri gösterilse de tablo altı şiir Servet-i Fünûn ile popülerliğine kavuşmuştur.

Cenap Şahabettin’in “Mevid-i Telakkide” ve Ali Ekrem’in “Veda” adlı tablo altı şiirleri

Bu sadece şiirle sınırlı kalmamıştır. Roman tefrikalarında mekânları, kişileri tasvir etmek amacıyla da kullanılan resimler, okuyucuya hayal dünyasında koşması adına bir ipucu olmuştur. Araba Sevdası, Mai ve Siyah gibi romanları buna örnek olarak verebiliriz.

Bu süreç nasıl başladı derseniz, evvelinde daha çok fen dergisi olan Servet-i Fünûn’un bir edebiyat dergisine dönüşmesi ile yazıların yanına çeşitli resimler ve fotoğraflar eklenmeye başlanmıştır ve bu dönem için bir moda haline gelmiştir.  Servet-i Fünûn Edebiyatı sanatçılarının resme büyük ölçüde değer veren Fransız parnasyenlerden etkilenmeleri sonucu oluşan bu durum, Servet-i Fünûn dergisini Türk Edebiyat tarihi için önemli kılacak olan bir başka özelliktir. Dergide bununla beraber çeşitli ressamların tabloları, İstanbul’a ait görseller de yer almıştır. Bakıldığında Servet-i Fünûn dergisi, görsellik bakımından gerek okuyucuyu gerekse edebiyat araştırmacılarını doyuran bir dergi olmuştur.

Ali Ekrem’in “Kanaryacığım” adlı tablo altı şiiri

Tablo altına şiir icra eden şairler arasında en çok eser verenler ise Tevfik Fikret ve Ali Ekrem olmuştur. Hem Fikret’in hem de Recâizâde Mahmut Ekrem’in Servet-i Fünûn’da yayınladıkları ilk şiir, tablo altı şiir olmuştur.

Görsel olarak okuyucuyu doyuran bir teknik olduğu aşikâr olsa da araştırmacılar tarafında tablo altı şiirin edebiyata katkısı olup olmadığı uzun uzun tartışılmıştır. Kimisi, bunun eski anlayıştaki gözlenen tabiat yerine bilinen tabiatı almanın, bunun üzerine eser teşkil etmenin hiçbir faydasının olmadığını söylese de kimileri bunu savunmamış, görsel tatmin ve modernliğe giden bir adım olarak görmüştür.

Ben, resim altına şiir yazma durumunu günümüz sosyal medya kullanıcılarının yaptığına benzetmekten alamıyorum kendimi. Paylaşmak adına bir fotoğraf seçiliyor ve altına içeriğe uygun bir söz, bir şiir, herhangi bir yazı aranıyor/yazılıyor. İşte, bunu yıllar öncesinde yapanlar da varmış denilen bir durum bu aslında. Günümüzde olsaydı ne denli bir eleştiri alırdı, bilemeyiz.

Recâizâde Mahmut Ekrem’in “Koparma!” adlı tablo altı şiiri
Tevfik Fikret’in “Şiir” adlı tablo altı şiiri
Ali Ekrem’in “Veda” adlı tablo altı şiiri
KAYNAK:
Enginün, İ. (2006) Yeni Tür Edebiyatı – Tanzimattan Cumhuriyet’e: (1839-1923) Dergah Yayınları
Akyüz, K. (2015) Moder Türk Edebiyatının Ana Çizgileri (1860-1923) İnkılap Kitabevi

Görseller: http://www.servetifunundergisi.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir