Bu Ay Ne Okuyalım: Germinal, Émile Zola

İşsiz güçsüz, yersiz yurtsuz bir işçiydi, kafasında tek bir düşünce, gün ağarınca bu keskin soğuğun yumuşayacağı umudu vardı yalnız.” (Émile Zola, Germinal)

Öteden beri “empati” yapmak insanlarca birbirlerine ikaz veya tavsiye şeklinde söylenegelmiştir. Bir başkasının ne durumda olduğunu anlayabilmek, onun bakış açısından bakabilmek için gereklidir de fakat, empati ile en iyi ihtimalle aynı manzaraya bakılan pencerenin değiştiğini, bunun bir şeyler açıklasa da çok şeyi eksik bıraktığını düşünüyorum. Yani bir başkasının uzun yılların yaşanmışlıklarını, hislerini barındıran zihnine ulaşabilmek mümkün değildir bence. Birinin çok soğuk bir suya girdiğini bilmekle, o suya girmek arasındaki fark gibi örnekleyebiliriz belki demek istediğimi.

Émile Zola, Germinal, Charpentier, Paris 1885, ilk baskı

Peki, konuyu Émile Zola’ya nasıl bağlayalım? Şöyle ki Zola, verdiğim örnekten devam edersek o suya giren birinin hissiyatını bizlere oldukça yüksek bir seviyeden yaşatabiliyor. Bahsedeceğimiz eser Germinal’de de durum böyle.

Öncelikle kısaca Émile Zola’yı tanıyalım: 1840 yılında doğup 1902 yılında vefat eden yazar, romanları için gerekli yaşam deneyimlerini zorluklar içerisinde geçen gençlik yıllarında kazandı. Meyhane, Nana gibi bilinen eserlerinin ardından 1885’te Germinal’i yazmıştır. Bunlar haricinde eserleri de vardır.

Zola’nın, bağlı olduğu edebî akım Natüralizm’e hakkını verdiğini söyleyebiliriz. Zira doğallığı öyle bir işleyebiliyor ki cümlelerine; biz kitabı bir gözlemci olarak okumuyoruz, adeta Fransa’da bir işçi mahallesinde madenci ailenin ferdi oluyoruz o satırları okurken. Ev hallerini, ne şartlarda yaşadıklarını, günlerinin nasıl geçtiğini, madendeki davranışlarını, birbirlerine yaklaşımlarını yakinen hissedebiliyoruz. Kitabın geneline yayılan konu ise mahalleye yeni gelen iş arayan Etienne’in madende çalışmaya başlamasından sonra bazı maaş kesintileriyle de beraber işçileri örgütlemesi ve başlayan grev.

Kitapta ince taşlamalar da bulunmakta tabii. Bir iki misal vermek istiyorum: Zola’nın imalı bir dille; rahat yatağından kalkıp taze ekmeğine çikolatasını sürebileceği kahvaltı sofrasına oturduğunda bahsettiği maden işletmecisinin kızıyla, ona zor durumlarını anlatıp yardım istemeye geldiklerini belirten madenci ailesini aynı sahnede anlattığını görüyoruz. Kız, ailenin yardımlarla ilgilenen ferdi ancak toz pembe yaşadığı ve gördüğü hayat işçileri anlamasına set çekiyor. Bu da yardımların etkisini ve seviyesini azaltıyor.

Başka bir sayfada ise Etienne’in insanları örgütlemek için ormana çağırdığı zaman yaptığı konuşmada nasıl da son derece ütopik derecelere ve hatta tehlikeli fikirlere ulaştığına tanık oluyoruz. Etienne’in okumaya meyilli ve imkân nispetinde okuyan ve fikir üretmeye de çalışan biri olmasına rağmen biz onda esasen rastgele ve eksik bilgiyle okumanın bir sonucu olarak yanlış temellendirilmiş fikirlerin doğduğunu anlayabiliyoruz. Konuşmalarında halkı mimikleri ve – konuşurken çoğu kez aradığı kelimeyi bulamamasına rağmen- sözleriyle ateşleyip eyleme hazır hale getiriyor. Émile Zola mahallelinin o hâllerini şöyle anlatıyor: “Lafların çoğunu anlayamıyorlardı aslında, böyle soyut ve teknik düşüncelere hiç mi hiç akılları ermiyordu; ama karanlık ve soyutluk vaatlerin alanını genişletiyor, hepsinin gözlerini kamaştırıyordu.”

Fransız edebiyatının ve dünya edebiyatının da bir klasiği olan bu eser, insanlığın dünya üzerinde binbir çeşit farklı halinden biri ve hatta en yaygını olan zor şartlar altında, insani duyguların yok sayıldığı meskenlerde geçinmeye, yaşamaya çalışanların bir hikâyesi. Biz de her bir klasik romanın kapağı arkasında insanlığın bambaşka bir dünyasını barındırdığını ve Germinal’deki dünyanın asla atlanmaması gerektiğini belirterek bu ay, Émile Zola’dan Germinal’i tavsiye ediyoruz.

Kaynakça
  • Émile Zola, Germinal, Ter. Bertan Onaran, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., 2019

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir