Cennetten Bir Soluk: Meleklerin Sanattaki Yeri

Yüzyıllar boyunca melekler, ilahi varlıklarıyla sanat eserlerinde resmedilmişlerdir. Antik heykellerde boy gösteren ve modern freskleri süsleyen bu kanatlı figürler; zaman, mekân ve kültür kapsamında tamamlayıcı bir parça haline gelmişlerdir.


Çeviren: Elif Dağatar

Meleklerin modern görünüşlerine dair fikirlerimiz, 4. Yüzyılda şekillenmeye başlamışsa da sanat camiasında melek figürlerinin varlığı binlerce yıl öncesine dayanır. Yazımızda bu ilahi varlıkların tarihini, melekleri tasvir edenlerin ilham aldıkları varlıklardan başlayarak anlatacağız.

Melek İmgesinin Öncüleri

Asurlar

Antik Asur kültüründe lamassu, koruyucu bir tanrıydı. ‘Kanatlı boğa’ olarak da bilinen bu melez figür, insan başı ile sığır veya aslan gövdeli büyük tüylü, kanatlı bir varlıktır.

Neo-Asur döneminden Lamassu, II. Sargon Hükümdarlığı (MÖ. 721-705)

Hem koruyucu görevi hem de mitolojik görünüşünün güzelliği ile bu tanrı, sıklıkla Asur sanatına konu olmuştur. Genellikle saray girişlerine çift olarak yerleştirilen lamassu heykelinin en erken örnekleri milattan önce 10. yüzyıla uzanır.

Antik Yunan

Yunanistan’da kanatlı iki figür olan Eros ve Nike, melek fikrine ilham olmuştur.

Mitolojide Eros (Roma mitolojisindeki ismiyle Cupid), Aphrodite’in oğlu ve aşk tanrısıdır. Klasik dönem sanatı (MÖ. 510-MÖ. 323) Eros’u, kanatlı bir yetişkin olarak betimler.

‘Eros’ MÖ. 470-450

Helenistik dönemde (MÖ. 323-MS. 31) mermer heykeller yükselişe geçti. Pek çok sanatçı bu malzemeyi tanrıların heykelini yapmak için kullanmış, bunlardan en ünlüsü de Semadirek’in Kanatlı Zaferi olmuştur.

Semadirek’in Kanatlı Zaferi

Milattan önce 2. yüzyılın bir deniz savaşını anmak adına yapılan bu 5 metrelik heykel, Yunan zafer tanrıçası Nike’yi temsil eder. Mahirane oyulmuş bu figür; gerçekçi duruşu, uçuşan elbisesi ve tabi ki devasa kanatlarıyla ünlenmiştir.

Sanat Tarihinde Melekler

Roma

İlk sanatsal melek tasvirleri, 3. yüzyılda Hristiyan mezarları için kullanılmış bir taş ocağı olan Priscilla Yeraltı Mezarlığı’nda bulunmuştur.

Yunan Şapeli, Priscilla Yeraltı Mezarlığı

Yeraltı mezarlığının odalarından birinin duvarları, hem Eski hem de Yeni Ahitlerden sahnelerle süslenmiştir. Ishak’ın Bağlanışı ile Madonna ve Çocuk resimlerine ilaveten bu freskler, Cebrail’in Meryem’e, İsa’yı müjdelediği Beşaret’in hikâyesini de içerir.

Cebrail olduğuna inanılan bu figürün kanatları yoktur. Hatta bir sonraki yüzyıla kadar sanatçılar, kanatları meleklerle ilişkilendirmemişlerdir.

Bizans

Meleklerin kanatlarla tasvir edildiği bilinen ilk sanat eserleri 4. yüzyıla uzanır. Türkiye’nin yakınlarında, Prens Lahdi olarak bilinen mermer bir tabut bulunmuştur. Bu tabutun üzerini süsleyen kabartmalarda, Bizans sanatında görülen pek çok kanatlı meleklerin ilki görülür.

Sonraki yüzyıllarda melekler; yaldızlı mozaiklerin, panel boyamalarının ve diğer Roma Katolik ikonlarına konu olarak ortaya çıkmıştır.

Santa Maria dell’ Ammiraglio Kilisesi’nden Başmelek Mikail’in mozaiği (13. yüzyıl)

Orta Çağ

Ortaçağ sanatçıları, Bizans’ın melek yorumunu benimseyerek altın fonlu resimlerine dâhil etmişlerdir. Genellikle bu uçan varlıklar, Pietro di Domenico da Montepulciano’nun Meleklerle Madonna ve Çocuk tablosunda olduğu üzere Meryem ile İsa gibi oturan figürlerin arkasında, havada süzülürken resmedilirdi.

‘Meleklerle Madonna ve Çocuk’, Pietro di Domenico da Montepulciano, 1420

Benzer bir şekilde ilahi elçiler, tezhiplerde hem süsleme amaçlı hem de hikâyenin ana karakteri olarak görünmüşlerdir.

‘Beşaret’, Taddea Crivelli, 1469, IX. Ludwig

İtalyan Rönesansı

Rönesans’ın ilk dönemleri sırasında sanatçılar, melekleri resimlerinde kullanmaya devam etmiştir. Diğer ortaçağ tasvirlerinin aksine bu figürler, ilahi görünüşlerini azaltıp daha dünyevi halde resmedilmiştir. Yüksek Rönesans sanatçılarının en nihayetinde natüralizme döneceklerinin iması bâbında bir evrim olmuştur. Bu değişimi gösteren ilk eserlerden biri Fra Filippo Lippi’nin İki Melekle Madonna ve Çocuk resmidir.

Fra Filippo Lippi, İki Melekle Madonna’yla Çocuğu, 1460-1465

Jan Van Eyck gibi Kuzeyli Rönesans sanatçıları da meleklerin kanatlarını yeniden tasalarmış, fildişi veya alın kanatlarını, çarpıcı gökkuşağı renkleriyle değiştirmişlerdir.

Jan Van Eyck, ‘Beşaret’, 1434-1436

Neoklasizm

Rönesansın realizmiyle etkilenen Neoklasik sanatçılar, natüralist melekler resmetmişlerdir. Hem Cupidvari melek şeklinde hem de güzel kadın figürü haline gelen bu melekler, önceki Rönesans modellerinin dünyevi kalitesini ortaya çıkarmıştır.

William-Adolphe Bouguereau, ‘Meleklerin Şarkısı’, 1881

Sonuncusundan farlı olarak Neoklasik melekler, tam olarak İncil tasvirlerinde bulunmamışlar, William Bouguereau’nun ünlü Venüs’ün Doğuşu gibi mitolojik ikonografide ve Klasik sanattan esinlenen alegorik sahnelerinde boy göstermişlerdir.

William-Adolphe Bouguereau, 'Venüs'ün Doğuşu', 1879
William-Adolphe Bouguereau, ‘Venüs’ün Doğuşu’, 1879

Modernizm

20. yüzyılda sanatçılar, ilham almak için yükseklere bakmaya devam etmişlerdir. Yahudi modernist Marc Chagall, Eski Ahit’e olan ölümsüz ilgisini ilham perisi olarak işaret ederek melekleri düzenli olarak çalışmalarına dahil etmiştir. “Çok küçük yaşlardan beri İncil beni oldukça etkilemiştir,” diyor. “İncil bana hep, var olan en iyi koşuk kaynağı olarak gelmiştir ve gelecektir. O zamandan beri bu felsefeyi hayatım ve sanatım içerisinde ifade etmenin yollarını arıyorum.”

Marc Chagall'ın Opera National de Paris Garnier tavanı
Marc Chagall’ın Opera National de Paris Garnier tavanı

Çağdaş Sanat

Son olarak çağdaş sanatçılar, meleksi sanat çalışmalarına devam etmektedir. Keith Haring’in, ilahi Tracy Emin sergisinden etkileyici çizgi çizimleri, bu ruhani konunun sonsuz gücünü kanıtlamaktadır.

Keith Haring, ‘Melek İkonu’, 1990

Kaynak; mymodernmet.com/angel-art-history/

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir