Bugün pencerenin dışındaki doğa nasıl? Sakin ve rahatlatıcı mı yoksa ağaçları sallayan korkutucu bir fırtına mı var? Belki de ağaç dalları pencerene sanki insanmışçasına vururken sıcacık bir koltukta oturuyorsun… Mikalojus Konstantinas Čiurlionis (1875-1911) özellikle resimlerinde doğaya hayat ve insanlık vermesiyle tanınıyordu.
Çeviren: Sena Liman
Čiurlionis doğayı severdi ve ilham aldığı için sanatçının her zaman Litvanya’nın Druskininkai ormanlarında yürüyüşlere çıktığı biliniyordu. Bunu doğanın genellikle aktif bir arkadaş olduğu (konuşan ağaçlar, nehirler) Litvanya folkloruna olan ilgisiyle birleştirince Čiurlionis’in doğayı onun yaptığı şekilde tasvir etme fikrini nereden almış olabileceğini anlayabilirsiniz. Doğanın nasıl nefes aldığını, hareket ettiğini ve bazı durumlarda izleyici için pusuya yattığını öğrenmek için aşağıdaki resimlere bakalım.
Sükûnet

Pek çok insan rahatlamak, huzurlu hissetmek için doğada vakit geçirmeyi tercih ediyor. Ancak birçok korku filminin bize öğrettiği gibi doğadaki bu huzur, bu dinginlik yanıltıcı olabilir ve çevredeki huzur kısa sürede boğucu hâle gelebilir. Mikalojus Konstantinas Čiurlionis, bu resimde doğanın dinginliğinin aldatıcılığını ve bazı noktalarda huzurun nasıl sakinlikten daha fazla stres getirebileceğini araştırdı. Bu muhtemelen ressamın psikolojik durumundan kaynaklanmaktadır. Sık sık, hiç resim yapmadığı ve sadece bir yerde kapana kısılmış hissettiği depresif dönemler yaşardı. Kapana kısılmış ve aldatıcı duygu, “Sükûnet” tablosunda güzel ama ürkütücü bir şekilde gözler önüne seriliyor. Resim ilk bakışta iki ateşi olan bir ada gibi görünüyor, belki iki balıkçı orada oturmuş balık tutuyor. Ama bu resimle ne kadar çok zaman harcarsanız, o kadar ürkütücü oluyor. Ada yavaş yavaş üzerinize gizlenen bir canavara dönüşüyor. Dalgalanan su, siz tablodan uzaklaşırken canavar sizi takip edecekmiş gibi gösteriyor.
24 Saatlik Döngü
Mikalojus Konstantinas Čiurlionis, 24 Saatlik Döngü boyunca doğanın nasıl değiştiğine dair ilgi çekici bir çalışma yarattı. Ne yazık ki “Gündüz” eseri artık yok ancak kalan üç resim, doğanın günlük döngüsünü nasıl tekrarladığına dair bir fikir veriyor.
Gün
Mikalojus Konstantinas Čiurlionis, Gün, 1904, M. K. Čiurlionis National Art Museum, Kaunas, Lithuania.
Döngüdeki ilk resimden (Gün) itibaren ellerin önemini zaten görüyoruz. Sanki Čiurlionis doğaya söylemek istediğini göstermesi için ona el vererek bunu mümkün kılıyor. Bir diğer çok önemli özellik ise yerdeki doğanın gökyüzüne ya da bu durumda bulutlara nasıl bağlandığı. “Gün” eserine baktığınızda bulutların Dünya’da olup bitenleri yansıttığını görebilirsiniz. Bir yüz ve iki el var – biri işaret parmağı olan, manzaradan oluşturulmuş ve aynı görüntünün bulutlardan yapılmış yatay olarak çevrildiğini görebilirsiniz. Gün yaratığı uykusundan uyanıyor, güne devam etmeye hazır gibi görünüyor.
Akşam

Döngüdeki ikinci resim olan “Akşam”da renkler çok daha koyu hâle gelir: Doğada olduğu gibi güneş batar, bu nedenle gölgeler uzar ve manzara kasvetli hâle gelir. “Gün”de olduğu gibi, bu sefer büyük bir bulut tutan ağaç kütüklerinden oluşan eller görebilirsiniz. Belki de bu eller bulutun uzaklaşmasına yardım ediyor ya da belki güneşi örtmeye ve yere daha fazla gölge düşürmeye yardım etmek için buradalar.
Gece

Deniz Kenarındaki Uçurum

Ne zaman güzel bir manzarayla karşılaşsak bir süre orada kalıp manzarayı seyretmek isteriz. Hele ki kameralar herkesin cebine girmeden önce, istediğiniz zaman erişebileceğiniz ve yeniden yaşayabileceğiniz mükemmel bir zihinsel görüntü oluşturabilmek için elinizden geldiğince uzun süre ayakta kalırdınız.
Geleceğin ne getireceğini bilmeden durup geçmişi yeniden yaşama isteği sanatçının burada göstermeye çalıştığı şey olabilir (maalesef bu tablonun hiçbir açıklaması kalmamış). İlk bakışta, özellikle uzaktaysanız, ufukta bir şeye bakan yaşlı bir kadın profili gibi görünüyor. Yaklaştıkça yaşlı bir kadının yüzündeki serap kayboluyor ve sadece deniz kenarında bir uçurum görüyorsunuz. Čiurlionis için geçmişin ve efsanelerinin, ayrıca seyahatlerin, çok önemli olduğunu bilerek belki de bu ikisini birleştirmeye karar verdi: Her şeyi temsil eden yaşlı kadın, ufka ve olası seyahatlere bakıyor, olacakların sembolü. Ve izleyici, bu iki görüşü aynı anda görerek şimdiki zamanda kalıyor.
Orman

Gözlerinizi kısarak resmin sol yarısına bakarsanız ne görüyorsunuz? Muhtemelen ağaçları görmüyorsunuz, acil bir konuyu tartışmak için bir araya gelen insanları, taçları olan kraliyet ailesini görüyorsunuz. Litvanya folklorunda orman konusu çok önemlidir, orman ve ağaçları genellikle yardıma ihtiyacı olan veya hikâyelerin kahramanlarına tavsiyelerde bulunan bilge karakterlerdir. Dolayısıyla, bu Čiurlionis resminde ormanın kraliyet ailesi olarak canlanması şaşırtıcı değil. Sağ taraftaki üç tek ağaca bakın. Bunlar, diğer ağaçların takip ettiği toplantının liderleri olmalı. Ayrıca, toplantının gece olduğunu unutmayın. Güneş gittiğinde ve yıldızlar parladığında büyülü şeylerin olabileceği söylenir. Ve ağaçların buluşmasından daha büyülü ne olabilir? Doğa teması birçok sanatçı arasında oldukça yaygındır ve Čiurlionis bir istisna değildir. Ancak portföyünde pek çok geleneksel manzara bulamazsınız – muhtemelen folklor ve peri masallarına olan ilgisinden dolayı yarattıklarını sihir ve fantezi dokunuşuyla renklendiriyor. Bu bize, Čiurlionis’in zihninden doğaya, pasif bir arka plandan nasıl merkeze, kendi büyülü karakterine dönüştüğüne olağanüstü bir bakış atmamızı sağlar.
Čiurlionis hakkında daha fazla bilgi için National M. K. Čiurlionis Museum of Art’ı ziyaret edebilirsiniz.