Mitolojiye Giriş

Mitoloji, bütün dünya kültürlerinden mit adı verilen geleneksel hikayelerin zengin koleksiyonudur. Çoğu mitler kadim zamanlara dayanır. Dünyanın nasıl oluştuğu veya bazı şeylerin neden olduğunu anlatan hikayelerdir. Bugün mit kelimesi, genellikle gerçek olmayan şeyleri tanımlamak için kullanılır.  Lakin mitler yalnızca uydurma hikayeler değillerdir. Mitler bir grubun inandığı veya gerçekçi olmak gerekirse bir zamanlar inanmış olduğu, tanrıları, kahramanları ve olayları anlatır. Bir kültürün mitleri genellikle o kültürün dinine yakından bağlıdır.


Çeviren: Elif Dağatar


Tarih

Yüzyıllar önce, insanlara hayatı anlamalarında yardımcı olacak bilim yoktu. Örneğin, her gün güneşin neden doğduğunu veya mevsimlerin neden değiştiğini bilmiyorlardı. Eski insanlar hastalığı, ölümü ve doğal afetleri gördü fakat bunlara neyin sebep olduğunu anlayamadı.

Bir grup insan etraflarındaki dünyayı açıklamak için kendi hikayelerini ve inançlarını oluşturdular. Bu hikayeler genelde yazılı değil aksine hikaye şekilde nesilden nesile aktarılan bir sözlü geleneğin bir parçasıydılar. Bu hikayeleri duyan inşalar bunları gerçek olarak kabul etti. Bu şekilde mitler, inanışlar haline geldi. Bu nedenle mitler dinlerle yakından ilgilidir.

MİT TÜRLERİ

Her bir grup kendi hikayelerini oluşturdukları için mitoloji kültürden kültüre değişmiştir. Lakin bütün mitler basit soruları açıklamaya çalışır: Dünya nasıl oluştu? Yeryüzünde yaşam nasıl başladı? Dünyada neden kötülük var?

Mitler, dünyanın kökenlerini çeşitli şekillerde açıklar. Çoğu kültür güçlü bir varlığın yarattığına inanır. Örneğin, Polinezyalılar tanrı Io’nın dünyayı su ve karanlıktan oluşturduğunu söyler. Şimdi Kuzey Avrupa dediğimiz topraklarda yaşayan insanlar önce sisin yaratıldığına inanırdı. Antik İskandinav hadisine göre, sis 12 nehir boyunca aktı ve dünyanın boşluklarını katman katman buzla doldurarak dondu ve daha sonra sıcak bir rüzgarla eridi. Kuzey Amerika’nın yerlileri, Mısır ve Japon medeniyetleri de dahil diğer kültürler insanların bir güneş tanrısının soyundan geldiğine inandı.

İnsanlığın kaynağını açıklamak için, eski bir Hint hikayesi Öz adı verilen bir varlığı anlatır. Öz yalnız kaldığında iki parçaya ayrılarak kadın ve erkeği yarattı. Çocukları insan ırkını oluşturdu. Bir çok Batı Afrika hikayeleri ilk varlıkların ikiz olduğunu söyler. Eski Orta Doğu insanlarından Sümerler, ilk inşaların kilden yaratıldığına inanırdı. Efsanelerine göre su tanrısı, annesine kilden insan şeklinde parçalar yapmasını istedi.

Çoğu mitler yeryüzünde neden kötülük olduğunu da açıklar. Örneğin, eski Yunan Mitolojisi Pandora hikayesini anlatır, dünya üzerindeki ilk kadın. Bir kavanozu açarak içindeki bütün kötülüğü dünyaya salar. Çeşitli diğer mitler de hayvanların, bitkilerin ve doğa olaylarının nasıl olduğunu açıklar.

Bir yığın mit ise tanrıları anlatır. Hikayelerle doğuşlarını, özel güçlerini ve canavarlara veya düşmanlarına karşı kazandıkları zaferleri dile getirir. Bir çok kültür aynı zamanda inanılmaz güçleri ve zekası olan kahramanlardan söz eder. Örneğin, eski Yunan Mitolojisi cesur savaşçı Herakles’in neredeyse imkansız 12 görevinden bahseder. Çinli kahraman Yu’nun, büyük selden sonra toprakları kurutarak Çini kurtardığı söylenir.

                                                 Twenty Greek gods. Painting by Raphael. Image: Public Domain.

 

MİTLERİN DERLENMESİ

Büyük çoğunlukta insanlar, kadim zamanlardan karmaşık efsaneleri toparlamışlardır. Hikayeleri bir grup tanrıyı ve tanrıların yaşadığı dünyayı ele alır.

Eski Mısır bir çok tanrıya ev sahipliği yapmıştır. Bazıları insanlar gibi görünmüş, bazıları hayvanlar gibi. Köpek görünümlü tanrı Anubis, ölülerin tanrısıydı. Ra, güneşe hükmederdi. Bir süre, Amonhotep isimli bir firavun, güneş tanrısını tek tanrı ilan etti. Tanrıyı Aton, kendi ismini de Akhenaton veya Ikhnaton olarak değiştirdi. Lakin öldükten sonra insanlar diğer tanrılara tapınmaya devam etti.

Eski Yunan da bir çok tanrıya tapınmıştı. Tanrıların büyük bir çoğunluğunun Olimpos Dağında yaşadığına inanırlardı. Bu gruba genellikte Olimposlu 12 Tanrı diye seslenirlirdi. Bazı tanrılar zaman içinde değişti fakat tanrıların kralı her zaman Zeus olarak kaldı.

Bazı efsaneler kaydedilmemiş olsa da, Yunanlar şiirlerinde ve tiyatrolarında onlardan bahsetti. Bu yazınların en eskileri milattan önce 700-800’lerde yazılan efsanevi ‘İlyada’ ve ‘Odessa’dır. Truva Savaşı zamanında geçen olayları anlatan bu eserleri Ozan Homer’ın yazdığı söyleniyor. Ayrıca tanrıların eylemlerinden de bahsediliyor. Yunan tanrılarını anlatan efsaneler, onların doğumunu, düşmanlarına ve canavarlara karşı zaferlerini ve özel güçlerini anlatır. Yunanlar bu efsaneleri ilahi ve zamansız gerçekler olarak bellemiştir. Bu gerçekler sadece edebiyatlarını değil aynı zamanda Yunan düşünürlerini de etkilemiştir.

Eski Romalılar, Yunanların tanrılarını benimsemiş, onlara yeni isimler vermişler, Zeus’a Jüpiter demişlerdir. Büyük Roma şairi Ovid, eserlerinde bu mitlerden bahseder. Hikayeler; şiirlerin, tiyatronun, resimlerin ve diğer sanat eserlerinin ilhamı olmuştur.

İskandinav mitolojisi, Kuzey Avrupa’da çok önceleri oluşmuştur. Ana tanrıları Odin’di. O ve diğer tanrılar Asgard’da yaşardı. Valhalla denilen yer, Asgard’ın bir parçasıydı. Savaşta ölen savaşçılar, Valkür denilen kadın savaşçılar tarafından Valhallaya götürülürlerdi.

Kaynak, https://newsela.com/read/elem-mythology/id/34500/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir